Seyahat etme; düşüncelerimizi değiştirmek, önyargılarımızdan kurtulmaktır.”
Sırp şair ve aforizma yazarı Dusan Radovic derki “Bir sabah Belgrad’da uyanma şansı olan her kimse, o gün için hayatta yeterince çok şey başarmış sayılır. Daha fazla bir şey üzerinde ısrar etmesi nahoştur.”
Bu şansı yakalamış biri olarak Dusan Radovic’e katılıyor ve bir sabah Belgrad’da uyanmak isteyenler içinde notlarımda ve aklımda kalan güzel hatıraları paylaşmak istiyorum.
Belgrad, Sırbistan’ın başkenti ve en büyük şehridir. Yaklaşık 2 milyonluk nüfusu ile Balkanların en büyük, Güneydoğu Avrupa’nın ise dördüncü büyük şehridir. Avrupa’nın İstanbul ve Atina’dan sonra en eski tarihi şehirlerinden birisidir.
Belgrad, Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği platoda yer alıyor. Ülkeden geçen en büyük nehir olan Tuna’nın 60 kilometrelik kısmı, Sava nehrinin de 30 kilometrelik kısmı Belgrad sınırları içerisinde yer alıyor. İki nehrin üzerinde 16 tane ada ve adacık bulunuyor. Bu adalardan en ünlüsü Ada Ciganlija (Çingene Adası).
Sırpça Beograd “Beyaz Şehir” anlamına gelen Belgrad, kara günlerini geride bırakmış, adına yakışır şekilde aydınlık, huzurlu ve mutlu insanları ile geleceğe beyaz bir sayfa açmış. Belgrad, tarif edilmesi zor olan, çok yönlü bir şehir. Olağanüstü bir konum ve iyi ulaşım bağlantıları, Belgrad’a Avrupa’daki diğer şehirlere göre tarih boyunca birçok avantaj sağlamış. Ancak, barış dönemlerinde iyi olan bu konum, savaş ve fetih zamanlarında hep dezavantaj olmuş. 100’lerce savaşa sahne olmuş Belgrad, 44 kez yıkıma uğramış.
Balkanların kuzey kapısı olarak bilinen Belgrad, bir Balkan değil, aynı zamanda bir Avrupa şehri konumunda. Tarih boyunca batılılar için doğu, doğulular için hep batı olmuş. Sırbistan ile 2010 yılında karşılıklı olarak vizelerin kaldırılması sonrası Belgrad, vizesiz seyahat edilecek, ülkemize yakın, diğer Avrupa şehirlerine göre daha ekonomik, tarihi, doğası, yemekleri ve eğlence hayatı ile son yılların en gözde destinasyonlarından birisi olmuş durumda. İstanbul’dan yaklaşık 1 saat 40 dakikalık bir uçak yolculuğu ile Belgrad’da, Sırpların Dünya çapında meşhur ismi “Nikola Tesla” Havalimanına iniyorsunuz.
Havalimanı Belgrad şehir merkezi yaklaşık 20 km. Otobüs ya da taksi ile Belgrad merkezde “Zelana Velac” meydanında inebilirsiniz. Belgrad’da taksi kullanmanız gerektiğinde üzerinde “Pink Taxi” yazan araçları tercih etmenizi öneririm. Belgrad’da korsan taksi çok fazla ve istedikleri fiyatı söyleyebiliyorlar. Sırbistan’da kullanılan para birimi Sırp Dinarıdır. Belgrad’a indiğinizde yanınızdaki € ya da $’ları havalimanı veya şehir merkezinde herhangi bir döviz bürosunda bozdurmanız gerekiyor. Ağırlıklı olarak harcamalarınızda Sırp Dinarı kullanmanız gerekecek. Çok ciddi farklar göremedim, istediğiniz herhangi bir yerde paranızı bozdurabilirsiniz. Belgrad sokaklarında güvenle gezebilirsiniz. Türklere karşı herhangi bir önyargıları olmadığı gibi gittiğim her yerde son derece sıcakkanlı insanlarla karşılaştığımı rahatlıkla söyleyebilirim.
En sorunlu dönemimizde Sırbistan büyükelçiliği görevinde bulunan Sn. Süha Umar’ın “Belgrad 500 Yıl Sonra” kitabında yazdığı gibi “Türkler ve Sırplar yaklaşık 500 yıl birlikte yaşamış olmanın verdiği yakınlığın ve birbirinden çok şey almış olmanın rahatlığına sahiptirler.” Sırpçada yaklaşık 8 bin Türkçe, Türkçede ise yaklaşık 3 bin Sırpça sözcük olduğu biliniyor. Kale, Megdan (meydan), Kapıja (kapı), Kava (kahve), Dörtcol (dört yol), Kula (kule), Sahat (saat) Türkçeden Sırpçaya: Çar, kraliçe, despot, izbe ise Sırpçadan Türkçeye geçmiş sözcüklere örneklerdir.
Şimdi gelin Belgrad’ı daha yakından tanımaya başlayalım. Bence Belgrad’ı tam anlamıyla tanımak için en doğru başlangıç noktası Belgrad kalesi ve Kalemegdan parkı.
KALEMEGDAN (KALEMEYDANI);
Belgrad, 1521 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından alınmıştır. Arada birkaç kez kısa süreliğine kaybetseler de Türklerin kaleyi (Kalemegdan) bıraktıkları son tarih, 1878’dir. Yaklaşık 340 yıllık bu Osmanlı hakimiyeti Belgrad kentine de kalesine de Osmanlı’nın damgasını vurmuştur. Kalemegdan’ın birçok bölümü bugünde Osmanlı dönemindeki adları ile anılmaktadır. Dizdar Kula (Dizdar Kulesi), Stambol Kapıja (İstanbul Kapısı), Sahat-Kapıja i Kula (Saat Kapısı ve Kulesi) ile Zindan Kapıja (Zindan Kapısı) bunlara birkaç örnektir.
Roma döneminde inşa edilen ve Osmanlılar tarafından bugünkü mükemmel haline getirilen bu Orta Çağ kalesi yüzyıllardır farklı medeniyetler tarafında “fikirbayır” yani “derin düşünceler kıyısı” olarak biliniyor. Tuna ve Sava nehirlerinin buluştuğu yüksekçe bir tepede konumlanmış Kalemegdan, aynı zamanda Osmanlı’dan kalan tarihi yapılara ve oldukça geniş bir parka ev sahipliği yapıyor. Kaleye giriş yapılabilen kapılardan birisi olan Stambol Kapija’dan (İstanbul Kapısı) kaleye giriş yapıp Sahat Kula’yi (Saat Kulesi) geçince tarihimizde “Mora Fatihi” olarak bilinen Damat Ali Paşa türbesini göreceksiniz.
Avusturya ordusu ile Belgrad yakınlarında Petrovaradin muharebesinde Osmanlı ordularının başında olan Sadrazam Damat Ali Paşa, ordusunun dağılıp, çekilmeye başladığını görünce, orduya cesaret verip, onları savaşa sürmek için önlerde savaşırken başından vurulup yaralanır, Belgrad’a getirilirken yolda şehit olur.
Kalemegdan içerisinde görülmesi gereken bir diğer Osmanlı eseri ise Sokullu Mehmet Paşa çeşmesidir.
Sokullu Mehmet Paşa Sırp olarak doğmuş, Osmanlı döneminde devşirme olarak Edirne sarayına girmiş, yetiştirilmiş, Devlet adamı olarak çalışmış ve Vezirliğe kadar yükselmiştir. 16 yy’ın ikinci yarısında kendisi tarafından yaptırılan çeşme, Belgrad’da ayakta kalmış nadir Osmanlı eserlerinden birisidir. 2006 yılında onarılan çeşme, faal olarak kullanılmaktadır.
Kalemegdan içerisinde sahat kapısı ve sahat kulesi mutlaka görülmesi gereken eserlerdir. Yapımına Avusturyalılar tarafından başlanmış ise de Osmanlılar yapımını tamamlamış.
Rivayet odur ki; Kanuni Sultan Süleyman Belgrad’ı aldıktan sonra Kalemegdan içerisindeki tepede otururken, Tuna nehri tarafından esen rüzgar ile serinler ve “ne hoş hava” der. Sırplar zaman zaman esen bu rüzgara günümüzde hala “koşhava” derlermiş.
Kalemegdan’ın en eski bölümünde, Sava ve Tuna nehirlerinin birleştiği yerde “zafer anıtı” yer almaktadır. Anıt, Ivan Mestrovic tarafından 1912-1913 Balkan savaşları sırasında Sırbistan’ın kazandığı başarıları işaretlemek için yapılmış.
Belgrad kalesi ve Kalemegdan parkı bir açık hava müzesidir. Kalenin surları içinde, kentin gelişimini antik çağlardan günümüze kadar gösteren birçok anıt var. Kilometrelerce uzanan, ormanlarla çevrili bisiklet ve yürüyüş yollarının yanı sıra sağa sola serpiştirilmiş satranç masaları ve hatta bir hayvanat bahçesiyle bu tarihi yapı Belgrad sakinlerinin en çok vakit geçirdikleri yerlerden biridir. Sırbistan’ın en popüler ulusal tutkularından biri olan basketbolun gençler tarafından ne kadar çok sevildiğini bu açık hava müzesi içerisinde birçok basketbol sahasından gelen neşeli seslerden anlayabiliyorsunuz.
Belgrad’ın en ünlü yerlerinden olan Kalemegdan parkı içerisinde, doğa bilimleri müzesi, askeri müze, Ruzica kilisesi ve Aziz Petka şapeli gezilebilir. Kalemegdan’ı günün her saati ücretsiz olarak gezebilirsiniz, diğer müzelere giriş belirli saatler içerisinde ve ücretlidir.
Şehrin Kalbi, KNEZ MIHAILOVA CADDESİ;
Bu cadde Belgrad’ın yaya bölgesi ve en ünlü alışveriş caddesi. Knez Mihailova yerli halkın ve Belgrad’a gelen ziyaretçilerin en çok zaman geçirdikleri yerlerin başında geliyor. Terazije’den (Terazi caddesi) Kalemegdan’a kadar düz bir çizgide yaklaşık iki kilometre devam ediyor. Knez Mihailova, İstanbul’un İstiklal caddesi ya da İzmir’in Kıbrıs Şehitleri caddesi kadar Belgrad için önemli bir yer.
Knez Mihailova caddesi adını, Sırpların kahraman saydıkları Prensleri III. Mihailo’dan alıyor. Caddede tarihi 1870’lere dayanan birçok etkileyici binayı görmek mümkün. Knez Mihailova caddesi üzerinde birçok kafe, restoran, hediyelik eşya dükkanları ve giyim mağazaları yer almaktadır. Ayrıca caddeye Kalemegdan çıkışından girerseniz 200-300 metre sonra solda küçük ama şık bir AVM olan “Rajiceva Shopping Center” iyi bir alternatif.
Knez Mihailova caddesi üzerinde yer alan “Zepter Müzesi”, ağırlıklı olarak çağdaş Sırp ressam ve heykeltıraşlarının eserlerine ev sahipliği yapıyor. En az 1 saatinizi ayırmanızı öneririm.
Ana caddede yürümenin dışında Knez Mihailova’ya paralel sokak ve caddelere girin, birçok farklı ve daha ekonomik kafe ve restoran göreceksiniz. Kahve molası için önereceğim yer, içerisinde kahve makineleri tarihini görebileceğiniz küçük bir müzemsi bölüm ile “Kaffein”. Knez Mihailova caddesinin bir paralel arkasında yer almaktadır.
Acıktığınızda öğle yemeği molası için restoran önerim, bir Balkan restoranı “Manifaktura”.
Yukarda bahsettiğim Rajiceva AVM’nin karşı çaprazındaki sokaktan aşağı inin, iki sokak sonra sola döndüğünüzde kırmızı şemsiyeleri ile kolayca bulacaksınız. Birbirinden lezzetli Balkan yemekleri yiyebileceğiniz gibi (Cevapi, sopska salata gibi), yöresel birçok üründen satında alabilirsiniz.
Knez Mihailova caddesini baştan başa yürüdüğünüzde bir başka önemli cadde ve meydan olan Terazije’ye geliyorsunuz. Klasik ve turistik hediyelik eşyalardan benim gibi sıkılan ve daha çok tasarım ürünler meraklısı iseniz Terazije caddesi ile Republic Square (Cumhuriyet meydanı) arasında “Belgrade Design District” tam bir tasarım ürünler pasajı.
Yaklaşık 30’dan fazla küçük dükkan arasında, tasarım kıyafetler satan butikler, tasarım seramik ürünleri (Galery 1250), el yapımı kozmetik (Allnut), baharat dükkanı (Spice Up), takıcılar, plakçılar arasında keyifle vakit geçirebilirsiniz.
TRG REPUBLIKE (CUMHURİYET MEYDANI);
Burası Belgrad’ın ana şehir meydanı. Knez Mihailova caddesine oldukça yakın olan bu meydan, çeşitli gösteriler, konserler yanı sıra aynı zamanda gençlerin buluşma yeri. Cumhuriyet meydanının tam ortasında Prens Mihailo’nun at üstündeki bir anıtını göreceksiniz. Prens Mihailo, Osmanlıların Sırbistan üzerindeki hakimiyetini sonlandırdığına inanılan en önemli kahramanları. 1882’de yapılan heykelde Prens, parmağıyla ileriyi göstermektedir. Rivayet odur ki, Prens Mihailo, Osmanlı’ya İstanbul’a dönmeleri gerektiğini işaret etmektedir. Cumhuriyet meydanının hemen yanında iki önemli bina göreceksiniz. Bunlar Ulusal müze ve Ulusal tiyatro binaları.
Meydana yakın bir noktada Belgrad’ın simge binalarından tarihi Moskova Oteli yer almaktadır. 100 yıllık geçmişi ile Belgrad’a gelen tüm ünlü simaları konuk etmiş, devlet adamları ve elçilerin buluşma yeri. Belki de Balkanların kaderi bu otelde belirlenmiştir. Kalmasanız bile otelin altındaki kafesinde bir mola vermek isteyebilirsiniz.
HRAM SVETOG SAVA (AZİZ SAVA KATEDRALİ);
Belgrad’ın en önemli sembol yapılarından biri olan Aziz Sava Katedrali, şehrin en işlek yerlerinden Slavija meydanına çok yakın bir konumda yer alıyor. Aziz Sava Katedrali Balkanlardaki en büyük Ortodoks tapınağı. Sırbistan nüfusunun çok önemli bir kısmı Ortodoks mezhebine inanıyor. Aziz Sava ilk Sırp Başpiskoposu ve ulusal tarihlerinin en simge isimlerinden birisi olarak biliniyor. Katedral inşaatı aralıklarla 220 yıldır devam ediyormuş. Son yıllarda Rus doğalgaz devi Gazprom sponsorluğunda çalışmalar hızlanmış ve bitmek üzere olduğu söyleniyor.
Gezdiğim sırada, çalışmalar Katedral içerisinde devam ediyordu. Bittiğinde yaklaşık 12 bin kişi aynı anda ibadet edebilecekmiş.
BELGRAD’IN BOHEM SEMTİ “SKADARLİJA”;
Belgrad’ı tanıtan bir broşürde çok hoş bir cümle okumuştum. Özetle şöyle diyordu; “Skadarlija’ya gitmemiş olan kişi, Belgrad’a da gitmemiştir.” Skadarlija, Belgrad’ın bohem köşesi olarak anılan yer. Belgrad’ın tam kalbinde bulunan Skadarlija, bir zamanlar ressamların ve şairlerin toplandığı Arnavut kaldırımlı sokakları ile şehrin en gözde mahallesiymiş. Skadarlija şimdi oldukça canlı bir yer, günün her saati hareketli bir bölge.
Özellikle akşamları bu eski Arnavut kaldırımlı sokaklarda, ulusal mutfakları, müzikleri ile keyifli mekan geleneğini sürdüren bir çok lokanta, küçük dükkan ve eğlence yerleri mevcut. Bizdeki meyhaneleri andıran, canlı Sırp müzikleri çalan yerlerde keyifli bir akşam geçirmek isterseniz mutlaka uğrayın.
Akşam yemeği için gittiğimiz “Dve Jelena” (İki Geyik) Restaurant, 1832 yılında açılmış ve sadece Skadarlija mahallesinin değil, Belgrad’ın en ünlü lokantası. 187 yıllık Dve Jelena’nın tarih boyunca birçok ünlü müşterisi olmuş.
Yugoslavya’nın efsanevi başkanı Josip Broz Tito’nun en sevdiği lokanta burasıymış. Onun dışında Alfred Hitchcock, Jimi Hendrix, İspanya Kralı Juan Carlos gibi birçok isim burada yemek yemiş. Buradaki lokantalar yerel dilde “Kafana” olarak biliniyor. Dve Jelena dışında, Sesir moj (eski şapka), Tri Sesira (üç şapka), Zlatni Bokal (altın kadeh), Dve Bela Goluba (iki beyaz güvercin) tercih edilecek başka meşhur lokantalar.
Belgrad’da kuru et, peynir, küçük börekler ile başlayan yemek, Cevapi denilen Balkan köftesi, et yemekleri, ördek, geyik eti, nehir balıkları gibi birçok alternatif lezzet ile devam ediyor.
Vejetaryenler de dahil olmak üzere herkesin ağız tadı için bir şey bulabileceği Sırbistan’da, hemen hemen her restoranın kendine özgü farklı bir lezzeti de bulunmaktadır. Sırbistan’da geleneksel bir yemeğe başlamadan önce müşterilere, aperatif olarak, armut, erik, üzüm, kayısı, ayva gibi birçok meyveden yapılan meşhur brendi “Rakija” (rakı) ikram edilir.
Peynir ve tütsülenmiş et ile gerçekten iyi uyum sağlayan bu içkinin tadına bakın, hatta dönüşte mutlaka birkaç şişe alın derim. Yemeklerle beraber Sırbistan şarapları da iyi bir eşlikçi.
SAVAMALA BÖLGESİ;
Belgrad tarihinde kale surlarının dışında ilk yerleşim alanı olan Savamala (Sava mahallesi) Sava nehri kenarında kurulmuş. Kalemegdan ve Kosancicev Venac arasında yer alıyor. Şehrin yakın zamana kadar ihmal edilmiş bu bölgesi, heyecan verici bir dönüşümden geçmiş. Yeme, içme ve geç saatlerde eğlence anlamında kentin odak noktalarından birisi haline gelmiş. Zamanında gelebilirseniz muhteşem günbatımı manzarasını en iyi izleyeceğiniz yer.
Akşam yemeği için geldiğimiz “Toro Latin Gastrobar” hizmet kalitesi, lezzetli uluslararası yemekleri, lokal şarapları ve manzarası ile beklentilerimi tam anlamıyla karşılayan bir yer oldu.
Bu bölgede birçok farklı seçenek bulunmaktadır. Ambar, Tranzit Bar, Ben Akiba, Mikser House, Jazz Basta, Mladost, Boutique Cafe and Restaurant diğer alternatiflere örnekler.
Gece eğlence hayatı ile meşhur Belgrad, birçok Balkan ve Avrupa ülkesinden insanlar için bir cazibe merkezi. Tuna ve Sava nehri kenarında tekneler ve restoranlar gece saatlerinde eğlence mekanına dönüşmekteler. Ayrıca şehir merkezi, Ada Ciganlija, Strahinjica Bana Street gibi bölgeler özellikle gençler tarafından dans etmek için tercih ediliyor.
Tarih boyunca 100’lerce savaşa sahne olmuş, 2. Dünya savaşında hasar görmüş, Yugoslavya’nın dağılma sürecinde yara almış Belgrad, en son yakın zamanda, 1999 yılında 78 gün süreyle NATO kuvvetlerinin bombaları altında kalmış. Geçen sürede küllerinden yeniden doğmuş.
Son söz; Ben Belgrad’ı gördüğüm ve okuduğum kadar sizlere anlatmaya çalıştım ama siz “Belgrad’ı tanıdığınızda her zaman geri döneceksiniz. “