Gezi ve Yorum

GAZİANTEP


GAZİANTEP

 

“Baklava ve Kebap’tan daha fazlası”

 

 

Anadolu’nun ilk yerleşim merkezlerinden biri olan Mezopotamya ile Akdeniz Bölgesi’nin kesişme noktasında bulunan Gaziantep, Paleolitik çağdan günümüze tarih boyunca değişik uygarlıkların, kültürlerin ve inançların iç içe geçtiği ve her dönem çekim merkezi olmayı başarmış ender kentlerden biridir.

Hepimizin bildiği kendine özgü sanayileşme modeli, yetenekli ve çalışkan insanları, ülkemiz için yarattığı potansiyel ve artan yatırımlarla bir sanayi kenti unvanı taşıyan Gaziantep, son yıllarda kültür ve turizm yatırımları ile yerli ve yabancı turistler için bir cazibe merkezi olmuştur.

Gezmek için günlerin yetmeyeceği, birbirinden güzel çarşıları, bedestenleri, hanları ve müzeleri ile günün nasıl bittiğini anlamayacağınız Gaziantep’i biraz daha yakından tanıyalım. Gerek iş gerekse gezi amaçlı birçok kez gittiğim şehri, yeme-içme ve alışveriş öncesi bazı bilgiler ışığında gezmek, kenti daha yakından tanımak için yararlı olacaktır diye düşünüyorum.

Okuduğum kaynaklarda Antep adı ile ilgili eski çağlarda 2 isim ön plana çıkıyor. Bunlar “Dülük” ve daha çok bilineni ile “Ayıntab”. Bir görüşe göre, “Ayıntab” adının çıkış noktası olarak da “Hantab” adı gösteriliyor. “Han” hükümdar, “Tab” ise Hitit dilinde toprak anlamında kullanılıyormuş. Yani Han Toprağı. Bence de ismini hakkediyor.

Gelin burada sözü Evliya Çelebi’ye bırakalım. Ünlü eseri Seyahatnamesinde Antep’ten nasıl bahsediyor. “Bu şehri anlatmaya, ne dil nede kalem yeter. Dünya yüzünden geniş bir ili, göz alıcı büyük yapıları, her yerde aranan eşyası, birçok mezraları, bolluk ve verimliliği, bitimsiz yiyecek ve içecek pınarları ve ırmaklarıyla burası Şehr-i Ayıntab-ı Cihan (Dünyanın Gözbebeği Şehir) dır.” Günümüzdeki Gaziantep’i bundan güzel anlatan cümleler olabilir mi.

Adını ve güzelliğini tarihin derinliklerinden alan Antep, sıfatını yani “Gazi” unvanını Kurtuluş Savaşı’nda Fransızlara karşı halkın göstermiş olduğu üstün kahramanlıklar nedeniyle TBMM’de 8 Şubat 1921’de almıştır. Şehri gezerken duyacağınız ve göreceğiniz Şahinbey, Karayılan, Şehit Kamil isimleri, 10 ay 9 gün süren milli mücadelenin en şanlı direnişlerinden olan Antep savunmasında rol oynayan en önemli kahramanlardır. Bu şanlı direnişte 6317 kişi ile beraber şehit olmuşlardır. Bu nedenle Gaziantep Atatürk’ün çok önem verdiği şehirlerden olmuş ve okuduğum 2 güzel sözüyle şehri ve halkını onurlandırmıştır. “Türküm diyen her şehir, her kasaba ve en küçük Türk köyü Gazianteplileri kahramanlık misali olarak alabilirler.” Ve bir diğeri “Ben Gazianteplilerin gözlerinden nasıl öpmem ki, onlar yalnız Gaziantep’i değil Türkiye’yi de kurtardılar.”

Dünyanın göz bebeği bu şehir, 2015 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından “Yaratıcı Şehirler Ağına” dahil edildi. Aradan geçen 3 yıl içerisinde 18 yöresel ürünün patentini ve tescilini aldı. Şehrin, Mutfak Sanatları Merkezi (MSM) “Culinary Heritage” Avrupa Mutfak Mirası Ağına dahil oldu.

Başta Antep fıstığı, Antep baklavası, Antep işi el işlemeciliği, Antep kutnu kumaşı, Antep bakır el işletmeciliği, Antep beyranı, Antep yuvarlaması, Antep fıstık ezmesi, Antep lahmacunu, Antep tırnaklı pidesi, Antep Bulguru, Antep firiği, Antep katmeri, Antep köy kahkesi, Antep şiveydizi, Antep peyniri, Antep muskası gibi ürünler artık Gaziantep’e has bir özellik olarak tescillendi.

 

Şehri gezmeye başlamak için güne iyi bir kahvaltı ile başlamak gerekiyor. Sıradan Otel kahvaltıları yerine şehrin bizlere sunduğu hepsi birbirinden lezzetli Beyran, Katmer, Cartlak (Cağırtlak) kebabı gibi alternatiflerden birini seçebilirsiniz.

Beyran çorbası için şehirdeki en iyi adreslerden birisi “Metanet Lokantası”. Bu işin ehli usta sırasıyla, tabakların içine önce bir parça tereyağın en lezzetli ve kıymetli hali sade yağ koyup, üzerine yağsız ve tuzsuz haşlanmış pirinç ilave ediyor. Saatlerce haşlanmış kuzu gerdanın tiftiklenmiş etlerini pirincin üstüne koyduktan sonra tabak ateşin başındaki diğer ustaya geçiyor. Buradaki usta çok yüksek ateşin üzerine koyduğu tabağa bir kaşık pul biber ilave ettikten sonra kuzu gerdanın haşlandığı et suyundan kepçeyle ilave edip, kaynamaya başlayınca servis ediliyor. İster sabah çorba yerine, isterseniz günün her saati yemek olarak tüketeceğiniz beyranın lezzetine hayran olmamak mümkün değil.

Bizlerin tatlı olarak bildiği “Katmer” Gaziantep’te sabah kahvaltısında ılık sütle birlikte tüketilen nefis bir enerji bombası. İşin ehli ustalar hamuru, ellerinde döndürerek incecik baklava hamuru kıvamına getiriyorlar. Hamurun üzerine ince kıyılmış Antep fıstığını serptikten sonra, kaymak fıstıkların üzerinde yerini alıyor. Bir parça toz şeker ilave edilip, sade yağ ile son şekli alındıktan sonra odun fırınına veriliyor. Fırından çıkan katmerin üzeri son kez Antep fıstığı ile süslenip servis ediliyor. En iyi yapan adresler, “Katmerci Zekeriya” ve “Metanet Katmer.” Bu enerji ile bundan sonra şehri ister yürüyerek, isterseniz koşarak gezmeye başlayabilirsiniz.

Gaziantep’te bir diğer kahvaltı alternatifi Cartlak (Ciğer Kebabı) ya da yörede söylenen haliyle “Cağırtlak Kebabı”. Adana’da, Urfa’da, Diyarbakır’da olduğu gibi burada da sabah güne ciğer kebabı ile başlamak geleneği oldukça yaygın. Mesafeli yaklaşanlar için önerim, en az bir kez deneyin, pişman olmayacaksınız.

Gaziantep, hanlar, çarşılar ve bedestenler şehri. Yürüyerek birbirine yakın bu mekanları gezmek mümkün. Bedestenlerden (eskinin üstü kapalı uzun çarşıları) görülmeye değer olanlar “Zincirli Bedesten” ve “Kemikli Bedesten”. Tarihi yapıları gezerken, yöreye özgü baharatlar, hediyelik eşyalar alabilirsiniz.

Bakırcılar çarşısı başlı başına görülmeye değer bir yer. Birçok el sanatları esnafının üretim yaptığı bir kompleks aslında. Ahşap kaplamalı dükkanları, taş döşemeli sokakları ile 19.yy’da geziyormuşsunuz hissi yaratıyor. Ustaları çalışırken iş başında görmek, çekiç seslerini duymak, istediğiniz kadar izlemek, fotoğraflarını çekmek ve size ikram edilen çaylarını içmek için mutlaka gidin derim.

Hanlar, Selçuklu ve Osmanlı sivil mimari yapıtları içerisinde önemli yer tutarlar. Bunların en güzel örneklerini Gaziantep’te görmek mümkün. Millet Hanı, Şire Hanı, Gümrük Hanı, Bayazhan görülmeye değer yerler. İçlerinde yeme-içme, alışveriş imkanı sunmaları nedeniyle hoşça vakit geçirilecek yerler.

Tüm bu tarihi mekanları gezerken Gaziantep’e özgü, tescili ve patenti alınmış hepsi birbirinden kıymetli el işçiliği ürünlerinin yapımına tanıklık etmek ve satın almak mümkün olacaktır. En önemlileri; Sedef Kakmacılığı, Bakır İşlemeciliği, Kutnu Kumaşı Dokumacılığı, Yemenicilik, Antep İşi El İşlemesi, Antep Kilimciliği gibi.

Bir mola vermek ve kahve içmek için bu çarşı ve hanlar bölgesine yakın en doğru adres tarihi “Tahmis Kahvesi’dir. 1635’ten beri kahvenin mekanı olan Tahmis kahvesini, Türkmen ağası ve Sancak Beyi Mustafa Ağa Bin Yusuf tarafından, Mevlevihane Tekkesi ’ne gelir getirmesi amacıyla yaptırılmış. “Tahmis” kahvenin dövüldüğü yer anlamına geliyormuş. Eskiden kahve cevizden oyma dibeklerde dövülürmüş. Bir rivayete göre, IV. Murad Bağdat seferi sırasında burada dinlenmiş ve dibek kahvesi içmiştir. Sizde buradan bir “Menengiç Kahvesi” içmeden dönmeyin derim.

Şimdi kentin diğer bir bölgesine, Şehitkamil tarafına geçelim ve burada mutlaka görülmesi gereken “Zeugma Mozaik Müzesini” gezelim. Gaziantep’in Nizip ilçesinin 10 km. doğusunda bulunan Belkıs/Zeugma Antik kentinden çıkartılan eşsiz mozaikleri görmeden dönmeyin. Büyük İskender’in generallerinden I. Selevkos Nikator, M.Ö. 300’de, Büyük İskender’in, Fırat Nehri’ni geçtiği yerde, Selevkeia Euphrates ismiyle bir kent kurmuştur. Bu kentin karşısına da eşi Apama’nın adıyla ikinci bir kent kurarak, bu iki kenti bir köprüyle birbirine bağlamıştır. Kentin adı daha sonra köprü, geçit anlamında “Zeugma” olarak değiştirilmiş. 2011 yılında açılan müze Dünya’nın 2. En büyük Mozaik müzesi konumunda. O dönemde kentte yaşayan insanların inançları, kültürü ve günlük yaşantısını geçirdiği ortam birebir mimarisine uygun olarak sokağı, çeşmesi, duvarı ve tüm yapı taşları ile gerçek ölçüsünde ziyaretçilere sunulmaktadır. Rakamlar müzenin önemini ve büyüklüğünü daha güzel anlatıyor aslında. Müzede, Roma ve geç antik döneme ait 2.448 m2 mozaik, 140 m2 duvar resmi, 4 Roma dönemi çeşmesi, 20 sütun, 4 kireç taşından yapılmış heykel, tunç Mars Heykeli, mezar stelleri, lahitler ve mimari parçalar restorasyonu yapılarak teşhir edilmektedir.

Müzede yer alan bir mozaik eser artık kentin sembolü olmuş durumda. Çingene kızı mozaiği “Manad”. Kimine göre Çingene kızı, kimine göre Büyük İskender ya da Toprak Ana Gaia tam bilinmiyor ama benim bildiğim bir şey varsa, Çingene kızın gözleriyle bir kez karşılaşan bir daha unutamaz.

 

Müzeyi gezdikten sonra öğle yemeği için önerim, yine bir Antep klasiği olan ve mutlaka en az bir kez gidilmesi gerektiğini düşündüğüm yer “Küşlemeci Halil Usta”. Mozaik müzesinin hemen sağından yukarı doğru çıkan yoldan 300-400 metre yürüdükten sonra sağ kol üzerinde sokak içerisinde yer almaktadır. Etleri, küşlemesi ve domates mevsiminde enfes sosu ile salatasını yiyenler mutlaka bir daha gelmek isteyeceklerdir.

Şehir merkezinde Üçler Kebapçısında Antep Lahmacunu, Nisan- Mayıs aylarına denk gelirseniz (“Keme” de yanında yat dedirten) Keme mantarı kebabı yiyebilirsiniz. Türkiye’nin en özel mantarlarından olan Keme, Nisan ayı ile beraber çıkıp yaklaşık 1 ay bulunabilir. Avrupa’da ve Amerika’da adı “Trüf”, Gaziantep’te Keme, Malatya civarında Domalan, Araplar ’da Kama mantarı.

Mart-Haziran ayları arasında gelirseniz Yenidünya (Malta eriği) meyvesi ile yapılan Yenidünya kebabının en güzelini Şire Hanın içerisindeki Sahan Restoranda yiyebilirsiniz.

Aralık- Şubat arasında taze soğan ve sarımsakla yapılan “Şiveydiz yemeği” Gaziantep’in bir başka özel yemeği.

Öğle yemeği sonrası gezmeye kaldığımız yerden devam edelim.

Gaziantep gerçekten 1-2 günde gezilemeyecek kadar çok fazla müzeye sahip bir şehir. Vaktinizin bolluğu ya da ilgi alanlarınıza göre aşağıdakilerden istediğinizi seçerek gezebilirsiniz.

Buralar dışında Gaziantep’teki halk kültürü, geçmiş birikimi ve yaşam biçimlerini öğrenmek ve yerinde görmek için oldukça önemli yerler var.

 

Biraz daha şehir dışına çıkmak isteyenler ve geniş zamanı olanlar için görülecek çok güzel antik şehirler var.

 

Akşam yemeği için şehirdeki birçok alternatif arasında, yöresel mezelerle donatılmış birbirinden lezzetli yemekleri ile benim açımdan öne çıkan yerler, İmam Çağdaş, Bayazhan, Sahan yer almaktadır.

Baklava Gaziantep’in en önemli simgelerinden birisi. Şehirde gezerken birçok tatlıcı dükkanı zaten göreceksiniz. Benim tercihim Koçak Baklava. Ama Güllüoğlu, Çelebioğlu, Zeki İnal, İmam Çağdaş, Sini Baklava, Hamido Baklava şehirdeki en önemli lezzet durakları.

Almacı Pazarına uğrayıp, biber salçası, envaı çeşit baharat, kahvaltılık toz ya da çayı için zahter, Antep fıstığı, kurutulmuş dolmalıklar, sevenleri için acur turşusu, Antep peyniri, tarhana gibi yöre lezzetlerinden almayı unutmayın derim.

Ebrar fırınından bir paket “Kahke” alın. Çayla beraber çok iyi giden bir çeşit kurabiye. 3 ay bozulmadan evinizde tüketebilirsiniz.

Yemeğiyle, kültürüyle, esnafının tüm samimiyetiyle hala bazı şeylerin değişmeden kalabildiğine sevineceğiniz ender yerlerden biri Gaziantep.

Görebildiğimizden daha fazlasını içinde saklayan ancak meraklılarının keşfedebileceği bir yer.

Gelirken içimizde taşıdığımız beklentilerin gerçekleştiği bir yer Gaziantep.

Ancak, kim ne yazarsa yazsın, kim ne anlatırsa anlatsın yemeğin, tarihin ve kültürün en lezzetlisi ve doyurucusu Gaziantep’i kendi gözünüzle görmeden, kendi dilinizle tatmadan tam anlamıyla bilemezsiniz.

Exit mobile version