Gezi ve Yorum

KAPADOKYA/Nereleri Gezelim-1

“Başka bir gezegen”

Kapadokya’da nereleri gezelim 1- Uçhisar, Göreme, Çavuşin, Zelve, Paşabağ

Öyle bir yer düşünün ki; Güneşin doğmasına yakın bir saatte, yerden 1800 metre yüksekte bir balon içerisinde güne merhaba diyorsunuz. Öğlen sıcağında, yerin metrelerce altında yeraltı mağaralarının dehlizlerinde serinliyorsunuz. Akşam yemeğinde peri bacalarının gerçeküstü manzarasına karşı keyif yapıyorsunuz. Evet, dünyada başka bir örneği olmayan, başka bir gezegen, Kapadokya’dasınız.

Gezmek için günlerin yetmeyeceği, belki de dünyanın en etkileyici ve en ilginç yerlerinden biri olan Kapadokya’da, Peri bacaları ile dolu bir vadiye girin, eminim sizlerde bu muhteşem doğa harikası yere hayran olacaksınız. Yüzyıllar içerisinde oluşmuş kaya oluşumları, insan eliyle meydana getirilmiş mağara kiliseleri ve yeraltı şehirleri, insanı şaşırtan tarihi zenginliği, ziyaretçilerine sunduğu birçok alternatif tatil olanağı ile sadece bizler için değil dünyanın birçok ülkesinden gezgin için tam bir çekim merkezi.

Time gazetesinde yayımlanan Dünyanın yeni 25 harikası listesine, Kapadokya’nın 5.sıradan girdiğini söylersem, bu çekim merkezi olma gerçeği daha iyi anlaşılacaktır diye düşünüyorum.

Ülkemizde “Kültür Turizmi” açısından tarih, mimari, doğa, kent dokusu, yeme-içme gibi tüm alt bileşenleri içinde barındıran en önemli destinasyon Kapadokya bölgesidir.

Gezmek ve gezgin olmak arasındaki farkı oluşturan en önemli ayrıntı “bilgi” diye düşünüyorum. Bu bakış açısıyla kısa bir tarihi bilgiyle başlayıp, Kapadokya’da 2-3 gün içerisinde görülmesi gereken en önemli yerler, yapılmadan dönülmemesi gerektiğine inandığım aktiviteler, kaldığım ya da kalmak istediğim yerler, çok kültürlü mutfağından örnekler, alışveriş önerileri ve tarihi Hititlere kadar uzanan bağcılık ve şarap geleneğinden aklımda ve notlarımda kalanları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Tarihte küçük bir yolculuk;

Kapadokya ilk çağlarda tarihi ve daha geniş bir bölgeye verilen isimmiş. Bugün İç Anadolu’da Nevşehir merkez olmak üzere, Aksaray, Niğde ve Kayseri illerini kapsayan topraklarda benzersiz bir jeolojik formasyona sahip yerin adıdır. Bu yazıda ise ağırlıklı olarak “Turistik Kapadokya” denilen Nevşehir-Avanos-Ürgüp üçgeninde kalan yerlerden bahsedeceğim.

Bugünkü Kapadokya’yı, milyonlarca yıl önce sınırlarındaki üç volkanik dağdan Hasan Dağı, Erciyes Dağı ve Melendiz Dağından püsküren lavların, rüzgar, yağmur ve diğer doğa olaylarının meydana getirdiği oluşumlar eşsiz kılmaktadır.

Kapadokya adının kaynağı, bu toprakları hakimiyeti altına alan Pers’lere dayandırılmaktadır. M.Ö. 522-486 yılları arasında iktidarda bulunan dönemin meşhur Pers Kralı I. Dareios zamanında dikilmiş bir sütun üzerinde bulunan yazıtta, “Katpatuka” adına rastlanmıştır. Pers dilinde Kapadokya demek olan bu kelimenin “Güzel atlar ülkesi” anlamına geldiği yolunda görüşler vardır.

Kapadokya bölgesi Hristiyanlığın gelişiminde çok kilit öneme sahip bir yer. Bugün Kapadokya’da gezerken gördüğümüz birçok kaya kilisesi ve yeraltı şehirleri, özellikle 7. yy. dan itibaren artan Arap saldırıları sonucu yapılmaya başlanmış ve bu dönemde sadece Göreme civarında 400’den fazla kilise inşa edildiği bilinmektedir. Kısaca Kapadokya’yı doğa oluşturmuş, insanoğlu biçimlendirmiş.

Kapadokya sadece Bizans kültürü ya da resimli kaya kiliseleri ile anılacak bir yer değil. Tarihi Hititlere kadar uzanan, Anadolu Selçukluları, Beylikler, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde yapılan katkılarla bugünkü zengin kültürel çeşitliliğe kavuşmuş durumda.

İlk kez gelecekler için, Kapadokya dediğimiz çekirdek bölgeyi gezebilmek için önce Nevşehir’e gelmek gerekiyor. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerden THY ya da Anadolu Jet direkt uçuş hizmeti sağlıyor. Alternatif olarak Kayseri hava limanı da tercih edilebilir. O zaman uçuş alternatifine Sunexpress, Pegasus havayolları da ekleniyor. Seyahat acenteleri ile de gelmek en azından ulaşım sorununuzu baştan çözecektir. Kayseri’den ya da Nevşehir’den araç kiralayıp gezmenizi öneririm.

KAPADOKYA’DA NERELERİ GEZELİM;

Uçhisar; “Kapadokya’nın Gözü”

Nevşehir üzerinden geldiğinizde, 7-8 km sonra görülecek ilk yer Uçhisar. Uçhisar denilince de hemen göreceğiniz yer “Uçhisar kalesi”. Kapadokya bölgesinin en yüksek noktasına kurulmuş kaleyi, 50 metreye varan yüksekliği ile uzaklardan bile görebiliyorsunuz.

Uçhisar kalesi

Uçhisar kalesi aynı zamanda ziyaretçilerine en güzel manzarayı sunan yer. Kapadokya’nın gözü burası desem yanlış olmaz diye düşünüyorum. Hem bölgeyi hem de Erciyes ve Hasan dağını aynı anda panoramik olarak görebileceğiniz noktadasınız. Sabah saatlerinde balonların görsel şölenini ve akşam gün batımının kızıllığını buradan izlerken, bambaşka hülyalara dalacaksınız.

Uçhisar

Hazır Uçhisar’a gelmişken “Güvercinlik Vadisini” görmeden buradan ayrılmayın. Burası Kapadokya’nın en önemli yürüyüş parkurlarından birisi olup aynı zamanda çok sayıda güvercinliğe ev sahipliği yapıyor.

Güvercinlik vadisi

Uçhisar aynı zamanda bölgedeki en güzel otellere ve restoranlara ev sahipliği yapan yer. Sabah ve akşam nefes kesen manzaraları ile Museum Hotel, Taşkonaklar, Argos in Cappadocia, CCR Hotel, Saklı Konak, Millstone Cave Suites ilk sırada sayabileceklerim.

Uçhisar

Uçhisar’da mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir diğer yer, bölgenin en önemli ve kaliteli şaraplarının üreticisi “Kocabağ’ın Şarap Butiği”. 1972 yılından bu yana şarap üretimi ile uğraşan şirket, kendi bağlarında Emir, Narince, Kalecik Karası ve Öküzgözü üzümlerini yetiştirip, şaraba dönüştürüyor. Alt katta kayaya oyulmuş mahzen kısmını gezin, üst katta tadım yapın ama mutlaka bu bölgede yetişen Emir üzümünden yapılan “Kocabağ K serisi Emir” şarabından taşıyabileceğiniz kadar alın.

Kocabağ şarapçılık

Uçhisar’dan çıkıp Göreme’ye doğru giderken yol üzerinde birçok manzara terası göreceksiniz. Biraz soluklanmak, bir şeyler içmek ve manzaranın keyfini çıkartmak için Göreme’yi tepeden gören bu teraslara uğrayın. Nazar boncuklu ağacıyla herkesin ilgisini çeken ve güzel fotoğraflar çekmenizi sağlayacak tesislerden en ünlüsü “O ağacın altı” isimli yer.

Uçhisar

Göreme; “Kapadokya’nın Kalbi”

Göreme gerçekten hem Kapadokya’nın kalbi hem de tarihle doğanın mucizelerinin birleştiği yer. Bölgeye gelen herkesin görmek istediği ve en çok etkilendikleri yerlerin başında burası gelmektedir.

Göreme

Göreme, Kapadokya bölgesinin geneline göre daha çukurda yer alıyor. Buda erozyon nedeniyle kayaların uçlarını değil, gövdelerini açığa çıkartmış ve bu durum Göreme’nin güzelliğine güzellik katmış.

Göreme’ye gelenlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken yer; “Göreme Açık Hava Müzesi”

Göreme Açık Hava Müzesi

Göreme merkeze 2 km uzaklıktaki açık hava müzesi, 1950 yılında ziyarete açılmış ve Türkiye’nin en büyük açık hava müzelerinden birisi. Göreme açık hava müzesi 1985 yılında UNESCO tarafından “Dünya Mirası Listesine” alınmış bir yer. Bölge de en çok ziyaret edilen yer olup, burayı görmeden dönmek Kapadokya ruhunun tam anlaşılmaması demektir.

Bir vadi içerisinde yer alan müze, bin yıl boyunca manastır hayatına ev sahipliği yapmış. Müze kaya içine oyulmuş manastırlar, kiliseler, şapeller, yemekhaneler, mutfaklar ve yaşam alanlarından oluşmaktadır.

Göreme Açık Hava Müzesi

Müze içerisinde girişte soldan başlayarak göreceğiniz yerler Kızlar manastırı, Aziz Basileos şapeli, Elmalı kilise, Aziz Barbara kilisesi, Yılanlı kilise, Karanlık kilise, Aziz Katherina şapeli ve Çarıklı kilise.

Karanlık Kilise, Kapadokya’da benim gördüğüm kiliseler içerisinde en görkemli fresklere sahip olan yer. Kilise, girişteki küçük bir pencere dışında ışık almamaktadır. Bu durum hem adının karanlık kilise olmasına neden olmuş, hem de doğanın zararlı etkilerinden uzak kaldığından freskler çok iyi korunmuş. Ayrı bir ücret ödeyerek ziyaret ediliyor. Bu sayede daha az ziyaretçi alıyor ve resimlerin korunma şansı artıyor. Ama siz ekstra ödemeyi yapın, inanın buna değecektir.

Göreme Açık Hava Müzesi

Göreme’de müze dışında ama çok yakın bir noktada yer alan “Tokalı Kilisesini” görmeden buradan ayrılmayın. Katedral olarak da anılan Tokalı kilisesi bölgenin en büyük kilisesi olmasının yanında resim tekniğinin en mükemmel örneklerinin görüleceği yer. Kapadokya resim sanatının doruk noktası diyebiliriz buraya.

Ayrıca vaktiniz kalırsa müze dışında kalan Saklı, Meryem Ana, Kılıçlar ve El Nazar kiliseleri de görülmeye değer yerler.

Göreme merkez özellikle akşamları otellerin ve şehir ışıklarının etkisiyle göz alıcı bir şekle bürünüyor. Sokaklarında gezmek, kafelerinde soluklanmak, yöreye özgü hediyeler almak için oldukça canlı bir yer. Yörenin en önemli yemeği testi kebabından yemek için birçok güzel restoran bulabilirsiniz. Son ziyaretlerimin birinde denediğim İnci Cave restoran lezzeti ve ortamı ile gayet tatminkar bir yerdi.

Göreme

Göreme konaklama zenginliği ile de ziyaretçilerine birçok farklı alternatif sunan bir yer. Buranın dokusunu daha iyi anlayabilmek için bir ziyaretinizde mutlaka mağara otellerden birinde kalmanızı öneririm. Birçok kez bu tür otellerde kalmış olmama rağmen en beğendiklerimden bir tanesi Göreme merkezde yer alan “Fairy Chimney Inn Otel” oldu.

Göreme Fairy Chimney Inn Otel

ÇAVUŞİN KÖYÜ; “Hüzünlü Köy”

Göreme vadisine 5 km uzaklıktaki Çavuşin köyü küçük bir yerleşim yeri. 1950’li yıllarda yaşanan heyelan nedeniyle köy bugünkü yerine taşınmış. Terk edilmiş köy, manzarasıyla oldukça hüzünlü ve etkileyicidir. Heyelan sırasında bazı yapılar hasar görse de görülecek güzel kiliseler yer almaktadır. Vaktinizin durumuna göre Nikeforos Fokas Kilisesi ve Vaftizci Yahya Bazilikası görülebilir. Ayrıca vadide yürüyüş yapmak isteyenler için ideal bir yerdir.

Çavuşin köyü

ZELVE; “Peri Bacalarının Merkezi”

Aslında Zelve iki bölüm olarak görülebilir. Birincisi Paşabağ, ikincisi Zelve Açık Hava Müzesi.

Zelve Paşabağ

Paşabağ, konik, piramidal, küçük, büyük, sivri, küt birçok farklı şekliyle bölgenin en güzel peri bacalarının görüleceği bir merkez. Çok önceleri Rahipler vadisi olarak da anılan yer, münzevi bir hayat sürmek isteyen rahiplerin inziva yeri olarak kullanılmış.

Paşabağ

Üzüm bağları içerisinde tek gövdeli, bir ya da birkaç başlı peri bacaları burayı, bölgeye gelenlerin mutlaka ziyaret ettikleri bir yer haline getirmiş. Üç başlı Aziz Simeon keşiş hücresi en ilgi çekici olanlardan bir tanesi.

Aziz Simeon keşiş hücresi

Paşabağ’dan yaklaşık 1 km sonra Velve Açık Hava Müzesine geliyorsunuz. Müze, eski Zelve köyünün olduğu yer. 9-13 yy. lar arasında uzunca bir dönem iskan görmüş ve Hristiyanlığın önemli dini merkezlerinden birisi olmuş. Yakın döneme, 1924 mübadele öncesine kadar Rumlar ve Türklerin bir arada yaşadığı bir köy olmuş Zelve. Kayaların çökme riski belirince 1950’den sonra köy 2 km öteye taşınmış. Hikayesi, doğal oluşumları ve kiliseleri ile bugün hala yoğun ziyaretçi almaya devam eden bir yer. Buraya yolunuz düşerse, Haçlı kilise, Balıklı kilise, Üzümlü kilise, Direkli kilise, Geyikli kilise ziyaret edilebilir.

Yazının devamı için Kapadokya-2’ye bakın lütfen.

Exit mobile version