“Kısmet” te ne varsa…
Müdavim olmak. Bir yere sürekli olarak giden, gitmeye devam eden kimse olmak. Ben Bodrum’un müdavimi olmadım ama her Bodrum’a gittiğimde Kısmet lokantasının müdavimi oldum.
Bodrum gibi sevdiğimiz yerlere özellikle sezon dışı gitmek gerekiyor. Çünkü kalabalık yüzünden keyfini tam çıkaramadığımız birçok şeyi rahatlıkla yapabilme imkanına sahip oluyoruz. Kısmet lokantasında keyifli bir öğlen yemeği de bunlardan bir tanesi.
Yaz aylarında, özellikle öğlen servisinde yerli ve yabancı turistlere, müdavimlerine, Bodrum esnafına hizmet vermeye çalışan Kısmet lokantası, sezonda tıklım tıklım dolu oluyor. Oturacak masa bulmakta zorlanıyorsunuz. Hizmetteki aksamalar sizi rahatsız etmeye başlıyor ve en önemlisi de lezzetli yemeklerinden istediğiniz keyfi alamıyorsunuz.
İlkbaharda ya da “Sarı Yazda” yolunuz düşerse, tamda Ege otlarının bollaştığı mevsimde, sadece sirken, sılcan, turp otu, hardal otundan karışık ot tabağı bile sizi fazlasıyla mutlu edecektir.
Zaman içerisinde balık lokantalarının çoğunda benzer şeyler yemekten sıkıldıysanız, Ege’nin zengin kültürünü yansıtan “Kısmet Lokantası” gibi esnaf lokantalarında, Anadolu’nun sıcaklığını, samimiyetini ve zengin mutfağını bulabiliyorsunuz. İşte tamda bu yüzden esnaf lokantaları geleneğinin yaşaması gerektiğine inananlardanım.
Kısmet bir esnaf lokantası mı, evet esnaf lokantası. Fakat, ortamı, mevsiminde taze malzemelerin kullanımı, lezzeti ve genel olarak lokantanın temizliği ile sıradan esnaf lokantalarından ayrılıyor. Gösteriş meraklısı olmayan, şova dönük girişimlerde bulunmayan, sadece lezzetine güvenen sahici ve mütevazi olma özelliği ile benim gibi meraklıları cezbediyor.
Kısmet Lokantasının sahibi Orhan Dumanlı, gerçek gıdanın peşinde olan, yerel yemek kültürüne sahip çıkan bir Bodrum’lu. Bu anlayış ile de Kısmet Lokantasını 1999 yılında açıyor. Lokantanın yoğun olmadığı bir zamanda giderseniz, sohbetine, bilgi birikimine ve yardımseverliğine hayran olursunuz.
Kendisi ile yapılan bir röportajda şöyle diyor; “Gastronomi açısından yeterli malzemeye sahibiz. İş, bu malzemeleri akılcı bir şekilde değerlendirip sunmaya kalıyor. Turistler, gittikleri yöreye ait özellikleri olan gıdaları görmek, onları yemek ve içmek, taşınabilir olanları da satın alıp evlerine götürmek istiyorlar.” Gerçekten Bodrum, Orhan Dumanlı’nın söylediği anlamda gastronomi açısından yeterli zenginliğe sahip bir yer.
Kısmet Lokantasında neler yiyebiliriz;
Kısmet Lokantasında her gün mevsimine göre onlarca çeşit tencere yemeği pişiyor. Zeytinyağlı sebze ve ot yemekleri ayrı bir vitrinde sergileniyor. Damak zevkinize göre istediğinizden seçebilirsiniz.
Ayrıca, haftanın 5 günü her güne özel yöresel bir yemek çıkıyor. Pazartesi otlu börek, salı yaprak sarma, çarşamba lokum pilavı, perşembe pazı sarma, cuma günü ise keşkek sunuluyor misafirlerine.
Pazı sarma, lokum pilavı, keşkek, karışık ot tabağı ve kalburabastı tatlısı benim favorilerim arasında yer alıyor.
Tencere yemeği yemek istemezseniz pide çeşitlerini de denemenizi öneririm.
Kendi yaptıkları ekşi mayalı ekmekleri ve yoğurtları da övgüyü hak eden cinsten gerçekten.
Yemeğin sonunda gelen “Kalburabastı” tatlısı, şerbetli bir tatlı olmasına rağmen yerken hissettiğiniz o kıtırlık ve sert dokusuyla her zaman aynı kıvamı nasıl yakalıyorlar diye sormadan geçemiyorum.
Slow Food Bodrum “Yaveş Gari”;
1989 yılında İtalya’da başlatılan “Slow Food” hareketini duymayanımız yoktur herhalde.
Orhan Dumanlı’nın öncülüğündeki Slow Food Bodrum’unda çok güzel bir felsefesi var. “Yerel üretelim, yerel tüketelim. Çiftçiyi ve küçük üreticiyi destekleyelim, yöre pazarları önceliğimiz olsun. Zeytin ağacının, zeytin yağının kıymetini bilelim. Peksimetimize, Gambilya baklamıza, Bodrum mandalinamıza sahip çıkalım. Atadan kalma tohumlarımızı koruyalım, yaşatalım. Genetiği ile oynanmış tohumları kullanmayalım. Geleneksel olanı koruyalım.”
Dünya’da Slow Food’un bir de Ark of Taste (Nuh’un ambarı) adında 1996 yılında başlattığı bir projesi var. Bu projenin Türkiye ayağında, Anadolu’nun yok olma tehlikesi altındaki yenilebilir bitki ve hayvan türleri ile geleneksel yöntemlerle elde edilen ürünleri, bir envanterde toplanıyor.
Nuh’un ambarı projesine Dünya’dan yaklaşık 4200 ürün kabul edilmiş, yaklaşık 1300 üründe aday listesine girmiş. Türkiye’den de 60 ürün bu listede yer alıyor.
Bodrum’un “Gemici Peksimeti” ve “Gambilya Baklası” listeye giren ürünlerden. Lokum pilavı ve ısırganlı eriştesi ise aday listede sırasını beklemekte.
Diğer ürünlerin hangileri olduğunu merak edenler araştırsın lütfen. Doğru gıdaya ulaşmak hiç de zor değil aslında.
Bodrum’a yolunuz düşerse cuma günleri otogarın arkasında kurulan pazara uğrayın. Pazarda yerel üreticileri teyzeleri, amcaları göreceksiniz.
Pazarda Ümmühan ablayı ya da kocası Mehmet amcayı bulun, gemici peksimeti, gambilya baklası, lokum pilavı ve diğer yerel lezzetleri satın alın, nasıl yapıldıklarını, tariflerini o güzel Ege şivesinden dinleyin.
Pazara denk gelemezseniz Yalıçiftlik köyüne gidin hem üretim aşamalarını görün hem de satın alın.
Bodrum, sadece deniz, kum, güneş ve eğlence demek değil. Tarihiyle ve gastronomi açısından zenginliği ile de 12 ay turizm potansiyelini barındıran bir yer.
Daha fazla bilgi için Kısmet Lokantasına uğrayın, çıkarken aklınızda birbirinden lezzetli yemeklerin ve Orhan Beyin sohbetinin tadı kalacaktır.
Son sözü adı Bodrum ile anılan Cevat Şakir Kabaağaçlı’ya namı diğer Halikarnas Balıkçısına bırakalım “Yokuşbaşı’na geldiğinde Bodrum’u göreceksin, sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin, senden öncekiler de böyleydiler, akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler…”