Gezi ve Yorum

Sakız Adası (Chios)

“Bilmediğin bir yere gitmek, bilmediğin bir yönünü keşfetmektir.”

Martin Buber

Orta çağ köylerinin izinde “Sakız Adası(Chios)”

İzmir Çeşme’den 35-40 dakikalık bir feribot yolculuğu ile ulaşılan Yunanistan’ın beşinci büyük adası “Chios” ya da “Sakız” bozulmamış ve korunmuş köyleri ile sizleri “Ortaçağ’da” dolaşmaya çağırıyor.

Çeşme’den her gün kalkan 3 feribot şirketi var. Ertürk Lines, Ege Birlik ve Sunrise. Gidiş-dönüş 25 euro. Nisan-Ekim aylarında Yunanistan Türk vatandaşlarına kapı vizesi veriyor. Schengen vizeniz var ise sorunsuz bir şekilde adaya giriş yapabilirsiniz.

Yunanistan K.K.T.C’yi tanımadığı için, pasaportunuzda Kuzey Kıbrıs’a giriş damgası var ise Sakız adasına giremiyorsunuz. İlk feribot ile sizi geri gönderiyorlar. Aman dikkat edin.

2 kez gittiğim Sakız adasında bu kez şehir merkezine 1 gün ayırıp, 2 günü araç kiralayıp Ortaçağ köyleri Mesta, Olimpi, Pyrgi’yi ve yol üzerinde daha birçok köy ve birbirinden güzel plajları gezmek istedim.

Sakız adasında ilk gün, feribot iskelesine 100-150 metre mesafede yer alan “Aegean Sea Rooms” otelde konakladım. Deniz gören bir oda seçtiğinizde, Sakız Adasının gündüz ve gece manzarasının keyfini doyasıya çıkartabilirsiniz. Gecelik oda ve kahvaltı fiyatı 50 euro civarında. Konumu ve manzarası ile tercih ettiğim bu otelde çok büyük lüks beklemeyin.

Sakız Adası (Chios) merkezini yürüyerek rahatlıkla gezebiliyorsunuz. Osmanlı izlerini merkezde birçok yerde görmek mümkün ama özellikle kale içerisinde cami, hamam, mezarlık ve evler size Türkiye’de olduğunuz hissini veriyor.

Şehir merkezinde halen ayakta olan 2 önemli Osmanlı eseri çeşme bulunmaktadır. Bunlar Melek Mehmet Paşa ve Hamidiye çeşmeleri. Muhteşem mimarileri ile gezerken hemen dikkatinizi çekecektir.

Sakız adası meydanının solunda 1980 yılından bu yana “Bizans Müzesi” olarak kullanılan Mecidiye camisini göreceksiniz. 3 Euro ödeyerek müzeyi gezebilirsiniz. Vakit ayırın ve mutlaka görün derim. Müzenin hemen yanından ara sokaklara girin ve daracık sokaklarında uzun uzun gezin.

Meşhur “Aplotarias” caddesini baştan sona dolaşın. Bir çok dükkan, yeme içme mekanı ilginizi çekecektir. Caddenin sonunda “Vinius” şarap butiğini ziyaret edin. Sahibi Christos bilgili ve her sorunuza yanıt vermeye çalışan yardım sever birisi. Burası küçük bir dükkan ama çeşitli lokal ve ithal bir çok şarap, şarap aksesuarları, malt viskiler, uzo’lar ve aradığınız daha bir çok şeyi bulabileceğiniz bir yer. Sakız adasına ait taze bir bira olan “Fresh Chios Beer”ı burada bulabilirsiniz. Lezzeti ve kokusu ile çok beğendiğim bu biranın birde dark sevenler için “Smoked Robust Porter” formu mevcut.

Kaleye girdiğinizde meydanda küçük kafeler göreceksiniz, herhangi birinden Türkçe harita isteyin ücretsiz vereceklerdir. Haritada işaretli Osmanlı eserlerini yürüyerek keşfe çıkın. Yorulduğunuzda bu kafeler dinlenmek için ideal. Soğuk kahvelerinden yada lokal biralarından içebilirsiniz. Mythos, Alfa en çok göreceğiniz Yunan bira markaları, ama ısrarla önereceğim bira “Fresh Chios Beer” olacak, nerede görürseniz mutlaka isteyin ve dönüşte de alıp getirin. Biralar 2 euro civarında.

Gezerken acıktığınızda hafif ya da ayakta bir şeyler yemek isterseniz, bizim tavuk ya da et dürümün eşdeğeri “Gyros” iyi bir tercih. Pita dedikleri ekmeği ve içindekiler son derece lezzetli ve doyurucu. Sakız adası meydanda Aplotarias Caddesi girişinde yer alan “Asteri Cafe” de deneyebilirsiniz. Mythos Bira ve Gyros 4,80 euro.

Daha önceki ziyaretimde Sakız Adası merkezini gezdiğim için, bu kez ada merkezine yarım gün ayırıyorum ve belediye otobüsüne atlayıp yaklaşık 6 km uzaklıkta ki “Kambos” köyüne gidiyorum. Güzel kokulu narenciye bahçeleri ve eski malikane evleri ile “Kambos” mutlaka görülmeli.

Bu bölge Yunanistan Kültür Bakanlığı tarafından tarihi yer ve geleneksel yerleşim yeri ilan edilerek koruma altına alınmış. Burasını bana cazip kılan şeylerden bir tanesi de, adını daha önce duyduğum “Citrus Narenciye Müzesi”. Tarihi 1700’lü yıllara dayanan “Citrus” narenciye çiftliği halen varlığını devam ettirmekte ve bahçeleri içerisinde yer alan çok güzel bir mimariye sahip evlerini müzeye çevirerek, eski üretim araçlarını, toplama ve işleme yöntemlerini, ihracat belgelerini, etiketlerini ve aileye ait kişisel eşyalarını sergilemekteler. Müzeyi ve bahçeleri gezdikten sonra bahçedeki şık kafede soluklanabilir ve tamamı el yapımı hazırlanan narenciye reçellerinden ve diğer ürünlerden satın alabilirsiniz.

Müzeden tekrar ana yola çıkıp, otostopla köy merkezine ulaşıp duraktan belediye otobüsüne biniyorum ve yol üzerindeki “Karfas Plajında” iniyorum. Karfas Plajı Sakız adası merkezden otobüs, araç ya da bisiklet ile ulaşabileceğiniz bir yer. Karfas Plajı, Sakız adasının en turistik, kalabalık, kumsal ve en ünlü plajı. Burada denize girip, civardaki çok sayıda kafe ve lokantalarda bir şeyler yemek-içmek mümkün. Tam karşısı Çeşme, rüzgar güllerini bile görebiliyorsunuz.

Akşam yemeği için sakız adasında kordon boyunca birçok alternatif var. Bana birçoğu çok fazla turistik ve kalabalık geldiği için tercihimi adanın kuzeyinde merkeze 1,5 km uzaklıktaki tarihi değirmenlerin yanında yer alan “Milarakia Tris Mili” Restorandan yana kullanıyorum.

Otelden taksiyle 5 euro’ya ulaştığım bu yere daha çok adanın yerli halkı geliyor. Adada akşam yemekleri saat 21-22’den sonra yeniliyor. Deniz mahsulleri ile ünlü Milarakia restoranda birkaç çeşit meze, Feta peynirli greek salata ve ahtapot ızgaraya küçük boy Uzo eşlik ediyor. Gece ışıklandırılmış değirmenlerin muhteşem manzarası nefes kesiyor. Böyle bir menüye 25-30 euro civarında bir para ödüyorsunuz. Euro kuru yüksek olmasına rağmen tam karşıda yer alan Çeşme ve Alaçatı’da her hangi bir restorandan çok daha ekonomik fiyata kalkabiliyorsunuz.

Sabah otelde kahvaltı sonrası, Aegean Sea Rooms otelin 2 sokak ilerisinde Point Group’tan günlüğü 35 euro’dan aracımı kiralayıp yola çıkıyorum.

Sakız ağacının izinde Orta Çağ köyleri;

Tarihi 14. ve 15. Yüzyıla kadar uzanan ve halen yerleşim yerleri olan Pyrgi(Pirgi), Olimpo(Olimpi) ve Mesta köylerinin, iç içe geçmiş dar sokaklarında gezerken kendinizi orta çağda hissedeceksiniz. Bu köyler, adanın damla sakızının üretildiği güney kısmında yer almaktadır.

Orta çağdan kalma köylerin mimarisi, o dönemde sıkça olan korsan saldırılarından damla sakızını ve canlarını korumak için her köy evinin dış duvarlarının bitişik ve dışarıya açılan her hangi bir kapı ve pencere olmadan ve daha kalın inşa edilmesi ile oluşturulmuş. Kare şeklinde bir kulenin etrafında inşa edilmiş evlerle bir kale görünümü oluşturulmuş. Bir kapıdan girilen köylerde, o dönemde geceleri köye giriş kapısı kapatılarak korunma sağlanmış.

Pyrgi;

Sakız adasına 25 km mesafede olan Pirgi köyüne ulaşım asfalt bir yolla ve güzel manzara eşliğinde sağlanıyor. Adayı çıkıp köye doğru ilerlediğinizde sakız ağaçlarını görmek mümkün.

Pirgi’ye doğru giderken 20. Km de “Armolia” köyünü göreceksiniz. Burasıda bir ortaçağ köyü olmasına rağmen büyük sakız depreminden sonra yeniden inşa edilmiş. Dekoratif seramik atölyeleri ile meşhur köyde durup, köy kahvesinde yaşlı amcalarla kahve içip yola devam ediyorum. Giyim, kuşam ve yüz hatları ile tipik Anadolu köy insanları. Armolia köyünü 1-2 kilometre geçtikten sonra sola dönüp meşhur “Mavra Volia” Plajına gidiyorum.

Burası büyük siyah taşları ile sıra dışı bir plaj. Volkanik taşlı bu plajda kum yok. Tertemiz denizi ile çok davetkar. Hemen üst tarafında bir büfe ve soyunma kabinleri mevcut. “Mavra Volia” plajının hemen yanında tepenin arkasında “Foki” plajı var, film çekimi olduğu için aşağı plaja inemedim. Ama burasıda görülmesi gereken bir plaj.

Araba ile 5 dakikalık mesafede daha büyük ve kumsal plajı ile “Komi” ye uğrayıp, lokanta ve kafelerinde bir şeyler yiyebilirsiniz. Sakız ağaçlarının yanında durup, bir mucizeye tanıklık edebilirsiniz. Ağaçların belirli dönemlerde özel bıçaklarla çizilip, sakız damlalarının yerlerde oluşturduğu beyazlıklara hayretle bakakalacaksınız.

Plaj kısmını görüp, “Mavra Volia” da denize girdikten sonra tekrar yukarıya çıkıp Armolia köyünden yola devam ettiğinizde 5 km sonra “Pirgi” köyündesiniz.

Akşam Pirgi’de konaklayacağım. Köy merkezinde daracık sokakların birinde yer alan “Aroudi Apartments” çok şık detayları ile son zamanlarda kaldığım en güzel butik otellerden birisi. Booking.com’da ki olağanüstü 9,5 puanlık değerlendirmeyi hak eden bir yer. 70 euro gecelik fiyatı ile konaklayabilirsiniz.

Pirgi köyü, 1881 büyük depreminden çok büyük hasar görmemiş, hala zamana direnen Sakız adasının ve Yunanistan’ın en önemli orta çağ köylerinden birisi. Korsan saldırılarından korunmak için kendi mimarilerini kullanarak, bir kale köy görünümündedir. Pirgi köyü, dar sokakları, dar kaldırımları, köye giriş ve çıkışı sağlayan 2 kapısı, siyah- beyaz geometrik desenli dış süslemeleri, taş kemerli evleri ile görülmeye değer bir orta çağ köyüdür.

Pyrgi’yi farklı kılan eski ve yeni yapılan evlerin dış süslemeleri. Neredeyse evlerin %99’unun dış yüzeyi “Xysta” şeklinde yazılan “Ksista” diye okunan “çizik” anlamına gelen bir teknikle yapılmış olmasıdır. Dünya’da başka örneği olmayan bu tekniğin Bizans ya da Cenevizliler tarafından uygulandığı düşünülmektedir. Bu geometrik desenlerin ünlü ressam Pablo Picasso’yu bile kıskandırdığı söylenmektedir.

13.Yüzyıldan kalan Bizans kilisesi St. Apostles görülmesi gereken bir yer. Kilisenin etrafındaki kafeler yaşlı nüfusun çok olduğu köy halkı ile reçineli şarap içmek için çok uygun.

Olymbi (Olimpi) Köyü;

Olimpi köyü, Pyrgi ve Mesta köylerinin arasında tarihi 12. Yüzyıla uzana Ortaçağın kale köylerinden birisi. Evlerin 7 metre yüksekliğinde birbirine bitişik inşa edilmesi ile oluşan duvarları, köyü dikdörtgen bir kale şekline getirmiş. Evlerin dış taraflarında kapı ve pencere bulunmaz. Köyün köşelerinde küçük kuleler ve merkezde 20 metre yüksekliğinde bir ana kule mevcuttur.

Köy 12. Yüzyılda tek bir kapıdan girilecek şekilde inşa edilmiş. 1821 yılında sonradan köye girmek için 2 kapı daha açılmış. 1881’deki büyük Sakız depreminden hiç etkilenmeden ayakta kalmış tek köy. Ana kuleye girip çıkmak için Kato Porta (aşağı kapı) adında, bir ana kapı vardır.

Bunlar bir yana beni bu köye getiren asıl neden, gelmeden önce hakkında çok olumlar şeyler duyduğum “Amethistos Restaurant”. Yunanistan’ın meşhur iki genç şefi Spiros ve Antonia dağ başında bu küçük köyün meydanında “Creative Greek Cuisine” mottosuyla yaratıcı geleneksel mutfaktan örnekler sunuyorlar. Yediğim her yemek mükemmeldi. Birçok şeyi tatmak istedim ama porsiyonlar bir kişi için çok fazla. Bir tek yemekleri bitiremediğime üzüldüm. 20-25 Euro ya Uzo dahil nefis bir yemek yiyebilirsiniz. Eğer bir gün yolunuz buralara düşerse, gezin tozun ama öğle yemeği vakti mutlaka burada olun, pişman olmayacaksınız.

Pyrgi’den çıkıp Olimpi köyüne giderken, Olimpi mağarası tabelasından içeri girip, oldum olası çok sevdiğim mağara ziyaretlerimden birisini gerçekleştirdim. Köye 5 km uzaklıkta ki Olimpi mağarasına 5 euro ücret karşılığında 45 dakikada bir rehber eşliğinde gezmenize izin veriliyor. 30 dakikalık bir bekleyişten sonra 9 Yunanlı ve ben gezimizi gerçekleştirdik. 5 km mesafeye değecek güzellikte ve Yunanistan’ın önemli mağaralarından olan burasını mutlaka ziyaret planınıza alın derim.

Mesta Köyü;

Sakız adası merkeze 35 km mesafedeki Mesta köyü en iyi korunmuş ortaçağ köylerinden birisi. Bizans döneminde 14. Yüzyılda inşa edilmiş köy, korsan istilalarından korunmak, korsanların yollarını kaybetmesi ve önemli binaları korumak için labirent şeklinde inşa edilmiş. Evler birbirine bitişik, duvarları kale vazifesi görüyor ve insanlar görünmeden çatılar üzerinden hareket edecek şekilde yapılmış. Mesta limanı 4 km uzaklıkta. Denize girmek için harika koylar var.

Günümüzde, köydeki yapılarda duvar resmi (Fresk) izleri görülebilir. Gezerken birçok eki eşya satan dükkan ilginizi çekecektir. Güzel kafelerinde oturup dinlenebilirsiniz. Meydanda yer alan kubbeli kral kilisesi ( Palaios Taksiarhis Kilisesi) görülmesi gereken bir yer.

Konaklama için “Medieval Castle Suites” ya da “Lida Mary’s Rooms and Suites” iyi birer alternatif.

Sakin ve huzur dolu bir yer. Tertemiz daracık yollarda gezmekten müthiş keyif alacaksınız. Kapı önünde oturan yaşlı amca ve teyzeler göz göze geldiğimizde “Kalimera” ya da “Yasu” diyerek sizi selamlıyor. Yaşamları, kıyafetleri, yemekleri, müzikleri, yaşlılıkları, yüzlerindeki kırışıklıkları bu kadar benzeyen iki halk arasında ne sorun olabilir ki zaten.

Mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir köy Mesta. Hiçbir yeni bina yok. Ortaçağda yaşadığınızı düşünerek geziyorsunuz.

Ortaçağ köylerini gezdikten sonra Sakız adasına dönüşümü geldiğim yoldan değil, 2004 yılında Unesco’nun Dünya miras listesine aldığı “Nea Moni Manastırı” nı görmek için Elata ve Vessa köyleri üzerinden yapmaya karar veriyorum. Yolumu biraz daha uzatıp, plajı ile ünlü “Lithi” ye uğrayıp, öğle yemeğini “Kyma” Restoranda yemek için planımı yaptım.

Lithi;

Lithi köyü Sakız Adasının Türkiye’ye göre tam aksi istikametinde kalıyor. Biraz dolambaçlı olsa da yol ve manzara güzel. Plajı adanın en çok tercih edilen yerlerinden birisi. Birçok konaklama seçeneği mevcut. Plajı ve denizi kum, deniz sığ, özellikle çocuklu ailelerin tercih edebileceği bir yer.

Plajın arkasında birçok taverna var, deniz ürünlerinin en tazesini bulabileceğiniz bir yer. Fiyatlar oldukça makul. Benim burada yemek için önereceğim yer “Kyma” Restoran. Daha önceden kurutulmuş ve ızgara yapılmış ahtapot çok başarılı.

Nea Moni Manastırı;

2004 yılında Unesco Dünya Kültür Mirası listesine alınan manastır, 11. Yüzyılda inşa edilmiş ve Meryem Ana’ya ithaf edilmiş. Yüksek taş duvarlarla çevrili manastır, ana mabet, 2 küçük kilise, inziva barınakları ve yer altı su depolarından oluşmaktadır. Bizans döneminde manastıra, taşınmaz mallar ve gelirler bağışlanmış ve o dönemde Ege’nin en zengin ve tanınmış manastırlarından birisi olmuş. 1822’de Osmanlının adayı ele geçirmesiyle bu zenginlik dönemi sona ermiş.

Nea Moni’ye ait Bizans mozaikleri iyi durumları ve güzellikleri ile Yunanistan’daki en önemli üç koleksiyondan birisi durumunda.

Giriş kapısının sol tarafında bulunan şapel, Türklerle Yunanlılar arasında 5 yıl öncesinde küçük çaplı bir krizin yaşanmasına neden olmuş. Burada kurukafa ve insan kemikleri sergilenmekte ve Türkler tarafından kesilen insanlara ait duvar yazısı basına yansıyınca kriz çıkmış. Daha sonra Türkler yerine Osmanlılar sözcüğü konulmuş.

Sakız Adasından Neler Alınır;

Adından da anlaşılacağı üzere Sakız ve sakız ürünleri adanın her yerinde bol miktarda satılıyor. Adanın sahil şeridinde gezerken göreceğiniz “Xapa” market bol seçenek ve Türk işletmecileri ile sizlere yardımcı olacak en iyi yerlerden birisi.

Sakızlı lokum, sakız reçeli, sakızlı kahve ve sakız likörü alabilirsiniz. Uzo mutlaka alın. Sakız içerikli kozmetik ürünler ilgililer için iyi bir seçenek. Peynir almanızı öneririm. Salataların üzerine koydukları “Feta”, sabahları Hellim peyniri gibi tavada pişireceğiniz “Mastelo” peyniri, günümüzde artık çok zor bulunan Türkiye’de sadece İzmir Karaburun’da bulabileceğiniz “Kopanisto” peyniri sakız adasından alabileceğiniz çeşitler. Sevenler ve denemek isteyenler için şarap da iyi bir seçenek olabilir.

Sakız Adası, küçük, sevimli, klasik bir Ege kasabası havasında. Yardımsever ve güler yüzlü insanları, temiz denizi, taze ve lezzetli yemekleri, uygun fiyat aralığı ile 2-3 gün güzel bir tatil geçirmek isteyenleri mutlu edebilecek bir yer.

Kendinizi büyük şehir koşturmasından ve hızından arındırmak için Ortaçağ köylerinin sakin, huzurlu ve yavaş hayatına bırakın. Vücudunuz ve ruhunuz dinlenecektir.

Exit mobile version