Gezi ve Yorum

Urla

Denize yakın mağaralarda

bir susuzluk duyarsın,

bir aşk, bir coşku deniz kabukları gibi

sert alır avucuna tutabilirsin.

Denize yakın mağaralarda

günlerce gözlerinin içine baktım,

ne ben seni tanıdım, ne de sen beni.

Yorgo Seferis (1900 Urla- 1971 Atina)

Doğanın Tüm Cömertliği İle Süslediği Yer “URLA”

 İzmir’e dışarıdan gezmeye gelenlerin, otobandan son sürat Çeşme, Alaçatı’ya doğru giderken yoldan gördükleri bir yer Urla, İzmirlilerin ise hafta sonları akın ettikleri, arka bahçeleri.

Benim ise 7 yıllık İzmir yaşamımın 3 yılını geçirdiğim, doğanın tüm cömertliği ile süslediği bir yer Urla. Yıllar içerisinde Urla’da gezdiğim ve gördüğüm yerlerden kısa bir derleme ile benim gözümden tanıtmaya çalışacağım.

Son yıllarda bilinirliği ve ziyaretçi sayısı giderek artarken, özellikle İstanbul’da yaşayanların ev ve arazi yatırımları azımsanmayacak şekilde çoğalıyor.

Özellikle bahar ayları ile beraber, doğanın uyanışına tanıklık etmek, pazarlarında tezgahları süsleyen ege otlarına hayran kalmak, sofralarınıza ya da lokantaların da masalarımıza gelen nefis yemeklerin tadına bakmak için tam zamanıdır.

Urla isminin bir rivayete göre Rumca ’da bataklık anlamına göre “Vurla” dan geldiği, Evliya Çelebinin anlatımına göre ise, Kıdefa Kralının kızı “Ulice” den geldiği yönünde.

Urla tarihi, M.Ö. 2000’li yıllara kadar gidiyor ve o devirdeki adı “Klazomenai”. Bu tarihi yer Urla’da iskele mevkiinde ve karantina adası taraflarında. “Klazomenai” kazıları kadar önemli Urla’daki bir diğer kazı çalışması ise “Liman tepe” kazıları.

Liman tepe kazıları sadece Türkiye için değil, Dünya ölçeğinde önemli bir yer. Çünkü Dünya’da devam eden 10 sualtı arkeolojik kazı çalışmalarından birisi kabul ediliyor. Örneğini İtalya ve Yunanistan’da gördüğümüz bir sualtı müzesi kurma çalışmaları burada devam ediyor. Liman tepe kazıları önemli çünkü buradaki limanın, Dünya’da bilinen ilk liman olduğu tahmin ediliyor. Dünya’da Zeytinin ilk kez büyük miktarlarda işlenip, yağ haline getirildiği yer burası. O devirlerde kullanılan bir Zeytinyağı fabrikasının kalıntılarına ulaşılmış durumda.

Urla’da Nereleri Gezelim?

Urla gezinize, “Klazomenai” ve “Liman tepe” ören yerlerinden başlayın derim. Bu önemli antik kalıntıların bulunduğu iskele mevki ve karantina adası görülmesi gereken yerlerin başında gelmektedir.

Urla İskele ’de bulunan “Ankara Üniversitesi Mustafa Koç Deniz Arkeolojisi Merkezinde” antik tekne yapım atölyesini gezip, görevlilerden bilgi alabilirsiniz. Çivi kullanılmadan yapılan “Kiklat” tekneleri, zamanında Ege Denizi’nde ticaret ve yolculuğun önemli unsurları imiş. Günümüzde burada yapılan “Kiklat” tekneleri ile adeta bir tarih geri getiriliyor.

Karantina adası önemli bir yer. 1800’lü yıllarda Dünya’da olası bir hastalık durumunda salgınların önlenmesi amacı ile kurulmuş 3 yer bulunuyor. ABD’de “Elisa Adası”, Hırvatistan Dubrovnik’te ve Türkiye’de İzmir Urla’da ki Karantina adası.

1865’te Osmanlı İmparatorluğu tarafından Fransızlara kurdurulmuş ve o zamanlardaki adı ile “Klazomen (Urla) Tahaffuzhanesi”. Tahaffuzhane, koruma, korunma, gözetim anlamına geliyor. 1950 yıllarına kadar da işlevini sürdürmüş bir yer. O tarihlerde, İzmir’e gelen yabancılar bulaşıcı hastalıklara karşı önlem olarak önce burada kontrol edilir, sonra şehre girmelerine izin verilirmiş. Günümüzde artık duymadığımız Kolera, Cüzzam gibi hastalıklara karşı burada karantina hamamları kurulmuş. Yine Osmanlı döneminde Hac kafileleri burada kontrol edilirmiş. Deniz üzerinde yapılmış bir yol ile anakaraya bağlanmış durumda. Uzun yıllar adanın bir yanı “Urla Devlet Hastanesi” olarak hizmet verirken, karantina binalarının olduğu yer, Sağlık Bakanlığı dinlenme tesisleri olarak özel izinle girilen bir yer olmuş. (Dostlarım sayesinde karantina tarafını görme şansım oldu)

İskeleden biraz ileride Yorgo Seferis Evi, Yukardaki dizelerin sahibi Yorgo Seferis 1963 Nobel Edebiyat Ödülü almış Yunanlı Şair ve Yazar. 1900’de Urla’da dünyaya gelmiş ve ilk 14 yılı burada geçmiş. 1. Dünya Savaşı başladıktan sonra ailesi ile beraber Atina’ya göçmüş ve 1971 yılında Atina’da vefat etmiş.

2000 yılında Yorgo Seferis’in 100. Doğum yılı olması nedeniyle Urla’da çocukluk dönemlerini geçirdiği yazlık evi restore edilerek butik otele dönüştürülmüş. Bir müze görünümündeki bu küçük ve sevimli oteldeki eşyalar mümkün olduğu kadar o dönemlerde kullanılan mobilyalardan oluşturulmuş. Burayı, konaklamak içinde kullanabilirsiniz, ya da o atmosferi görmek ve yaşamak için bir çay, kahve molası da verebilirsiniz.

Şimdi Urla Merkeze gelelim ve gezimize burada devam edelim.

Malgaca Pazarı, küçük bir meydan ve bu meydanı çevreleyen kahvehane, aktar, manav, lokanta, antikacı ve küçük kafeler ile görülmesi gereken ve yorulduğunuzda soluklanacağımız bir yer.

Urla Sanat Sokağı, Malgaca pazarından çıkıp, aşağıya doğru yürüdüğünüzde bir kaç dakika sonra ulaşacağınız bir yer. Urla’nın tarihi dokusunu en iyi göreceğiniz yer. Restore edilmiş, kaderine terk edilmiş ve restore çalışmaları devam eden bir birinden güzel evler arasında şık kafeler, kitapçılar, antikacılar, seramik atölyeleri, restoranlar göreceksiniz.

Ara sokaklarına girin, bolca vakit geçirin. Her ayın son Pazar günü sokak boyunca antika pazarı kuruluyor, denk gelirseniz mutlaka seveceksiniz.

Necati Cumalı Anı ve Kültür Evi, Türk Edebiyatının önemli isimlerinden romancı, oyun yazarı ve şair Necati Cumalı’nın doğduğu ve daha sonra eşi ile beraber yaşadığı bu güzel taş evde, yazarın özel eşyalarını görebileceğiniz gibi evin alt katındaki kütüphaneyi de ziyaret edebilirsiniz. Necati Cumalı caddesi Urla merkezde.

Gelin şimdide biraz Urla’nın dışına doğru gezimizi sürdürelim. 5-10 dakika direksiyon salladığınızda, bir anda Ege’nin şirin balıkçı kasabası kimliğinden uzaklaşıp, bağlara, ormana, çayırlara ve dağ köylerine kadar devam eden masalsı bir ortamda bulursunuz kendinizi.

Bademler Köyü, Urla’ya 8 km mesafede Tahtacı Türkmenlerin yaşadığı görülesi ve hayran olunası bir köy. İlklerin Köyü “Bademler”

—– 82 yıllık hala faal durumda ilk köy tiyatrosu. Her yıl mutlaka köylülerin rol aldığı bir tiyatro oyunu çıkarıyorlar.

—–Oyuncak müzesi olan ilk köy. Kendisi de bu köylü olan Arkeolog Dr. Musa Baran’ın kurduğu müze.

—— Sinemamız açısından Uluslararası ilk ödül olan, Berlin’de Altın Ayı alan Metin Erksan’ın o unutulmaz filimi “Susuz Yazın” çekildiği köy.

—–Çevre ve Şehircilik Bakanlığının açıkladığı “En Temiz Köy”.

——Alt katı kafe, üst katı “Yoga, Reiki” atölyesi olan ilk köy.

——Okuma- yazma oranı en yüksek köy (%90’ların üzerinde)

Daha birçok güzelliğe ev sahipliği yapan “Bademler Köyüne” Pazar günü gidin, yerli halkın kendi yetiştirdiği sebze, meyveleri sattığı pazardan alışveriş yapın, sabah kahvaltınızı burada nefis köy kahvaltısı ve gözlemlerle taçlandırın.

Kuşçular Köyü, Uzbaş Çiftliği ve Urla Şarapçılık mutlaka görülmesi gereken yerler. Çiftlik devasa bir alanda, yaklaşık 2000 dönüm arazi üzerinde kurulmuş. Türkiye’nin 2 “Arboretumundan” birisini görmeden dönmek olmaz. 100 yıllık zeytin ağaçları, dev palmiyeler, her türlü meyve fidanı ve adını bildiğimiz ve bilmediğimiz yüzlerce çiçeklerin yetiştirildiği ve satıldığı bir yer.

Urla Bağ Yolu, Ülkemizde ilk şarap üretiminin yapıldığı başlıca yerlerden birisi de Urla. Sonraki yüzyıllarda özellikle mübadele ile Rumların gitmesiyle unutulmaya yüz tutmuş bağcılık ve şarap üretimi hızla canlanıyor.

Urla bağ yolu isteyenler için yarım gün ama tam anlamı ile yapılmak istenirse 1 günlük unutulmaz bir gezi olabilir. Genellikle tabelalarda 7 yer görünmesine rağmen faaliyette olan 5 şarap fabrikası var. 2 fabrika yapım aşamasında ve muhtemelen 2017 gibi açılacaklar. Siz istediğinizden başlayabilirsiniz. Özel bir rota izlemeniz gerekmez. Binin aracınıza ve Urla Şarapçılık, Urlice, Usca, MMG ve Mozaik tesislerini ve bağlarını gezin. Liman tepe ve Urla Bağ evi dediğim gibi 2017’de açılacaklar. Tadım yapabilir ve istediklerinizden alabilirsiniz. Buraya özgü “Urla Karası” ve nefis kokusu ile “Bornova Misketi” üzümlerinden yapılmış şaraplardan mutlaka alın. Butik üreticilerimizin, Dünya çapında aldıkları ödülleri ne kadar çok hak ettiklerine şahitlik edin.

Bunların dışında Yağcılar, Özbek, Gülbahçe, Barbaros, Zeytinalanı, Balıklıova, Demircili gibi daha birçok köy, çok kısa mesafelerde sizlere birçok güzel alternatif sunuyor. Buralarda isterseniz birbirinden temiz koylarda denize girip dinlenebilir ya da birbirinden lezzetli yemeklerin tadına bakabilirsiniz.

Urla Enginar Festivali, Mayıs ayı başında yapılan festivalin 2017 tarihlerini şimdiden öğrenin.

Yerli ve yabancı şefler, İzmir Ekonomi Üniversitesi mutfak sanatları öğrencileri, Urlalı teyzeler, ablalar, gençler herkes hummalı bir şekilde enginarlı yemekler yapıyor, kurulan tezgahlardan istediğinizi satın alıp yiyebilirsiniz.

2016 yılı Mayıs ayında, son yıllarda gördüğüm en güzel, kapsamlı ve çok iyi bir organizasyonla kusursuz bir festival gerçekleşti. Urla’nın 4 ayrı yerinde, meydan, sanatçılar sokağı, eski tamirhane binası ve Malgaca pazarında 100’lerce stant ve mutfak ekipmanı kuruldu.

Benim tattıklarıma ve beğendiklerime gelince;

Ekonomi Üniversite’si Öğrencilerinin yaptığı enginarlı suşi

Enginar soslu kekler, Enginarlı humus, Enginar midye, Enginar döner, Enginar köfte, Enginar dolma, Enginarlı pilav, Enginar tatlısı ve yemek yarışmasının tatlı kategorisin de birincisi olan Enginarlı Muhallebi.

Bu yıl İzmir’den ya da başka şehirlerden gelemeyen sevgili arkadaşlarım gelecek yıl mutlaka programınıza bu festivali alın. Severek sizlere rehberlik yapabilirim.

Urla’da Yemek Zamanı

Deniz ürünlerinin, ege otlarının, enginarın, etin en güzelini bulabileceğiniz bir yerdesiniz. Son zamanlarda açılan, pastahane, kafe ve pizzacısı ile bir yeme-içme cennetindesiniz. Urla, tüm bunları diğer tatil beldelerinden çok daha ekonomik bir fiyatla yemenize imkan tanıyor. Benim beğendiklerime gelince,

Kahvaltı ile başlayalım. Birçok yerde gerçek köy kahvaltısı ve serpme kahvaltı bulabilir ve bunlardan birini seçebilirsiniz. Ama bunu birçok ilde yiyebileceğiniz için benim önerim, Urla’ya kadar gelmişken inin iskeleye ve Ünal Kardeşler’ de Katmer ile kahvaltınızı yapın.

Öğle yemeği için;

Beğendik Abi Lokantası, Malgaca pazarının hemen altında ve Urla’nın markalarından bir tanesi. En güzel ege otlarını, enginarı ve özellikle “Urla Güvecini” yiyebileceğiniz bir yer.

Ömre Bedel Yemekler, yine Malgaca’da ve Beğendik abi lokantasının komşusu. Birbirinden güzel ev yemekleri için denemenizi öneririm.

Pizzeria Luna Romana, Urla meydanda büyük alışveriş merkezinin arkasında Nazar İşhanı’nın içerisinde, gerçek İtalyan Pizzası yemek için ideal bir yer. Bu küçük ilçede, bu küçük yerde bu kadar güzel gerçek İtalyan lezzeti yemek pes dedirtiyor.

Akşam yemeği için;

Urla İskele ‘de birçok alternatif var. Yengeç, Yosun, Adres Balık, Sahil restoranlardan birini seçebilir ve pişman olmazsınız.

Akın’ın Yeri, ayrı bir yazıda Blog’da “ Benim Lokantalarım” kategorisinde yazdığım yer. Özbek köyünde mutlaka gitmeniz gereken bir yer.

İrmik Hanım Patisserie, Sanat sokağındaki bu şirin yerde, İstanbul’dan kaçıp buraya yerleşmiş Esra hanımın yaptığı bir birinden lezzetli, tatlıların, kurabiyelerin keyfini çay ya da kahve ile çıkarın. Yine kendi yaptıkları keçi sütünden dondurmaları deneyin derim.

14m2 kafe, Malgaca pazarındaki adı gibi şirin ve küçük yerde “Enginar Tatlısını” deneyin. İsteyene kaymaklı, isteyene dondurmalı sunulan bu özel lezzet tadılmalı derim.

Ayerya Kafe, Malgaca pazarının arka sokağında, tarihi bir evin altında kendi ürettikleri zeytin, zeytinyağı, yöresel ürünler satılan bu yerde, lavantalı sütlacın keyfini çıkarın.

Baristocrat 3rd Cafe, Sanat sokağının paralelinde, günümüzün moda kahve akımından üçüncü dalga kahvecide bir kahve molası vermek isteyenler için güzel bir alternatif. Yaz ayları için cold brew kahve ideal.

Urla her mevsim güzel, ama özellikle İlkbahar ve Sonbahar aylarının kendine özgü güzel ikliminde, yaşadığım süre boyunca (Zeytinalanı köyünde) sessizlik ve huzurun insan için ne kadar önemli olduğunu tekrar tekrar hissettim.

İsterseniz günübirlik gelin, isterseniz bir tatil planınızın tamamını Urla’ya ayırın.

Dönüşte içinizi kaplayan huzur karşında hiç bir şansınız yok. Kendinizi bir anda burada bir yaşam kurma hayaliyle bulabilirsiniz.

Exit mobile version