BAKSI MÜZESİ/BAYBURT

05. Ekim 2018 Gezi 0

“İMKANSIZIN YENİLDİĞİ YER”

Doğu Karadeniz’in Soğanlı Dağları’nda denizden yaklaşık 2350 metre yükseklikte, Çoruh nehrini gören, bulutlarla aynı hizada bir tepe düşünün, burası imkansızın yenildiği ve bir ütopyanın gerçekleştiği yer.

Bayburt Türkiye’nin en az nüfuslu ve en çok göç veren ili. Baksı müzesi, Bayburt merkeze 45 km mesafede bulunan eski adı Baksı, yeni adı Bayraktar olan köyde, Çoruh nehrine ve vadisine bakan bir tepede, bu köyde doğmuş, ülkemizin en önemli ressam ve çok yönlü sanatçısı Prof. Dr. Hüsamettin Koçan tarafından kurulmuş bir müze.

Baksı müzesine başka illerden gelmek isteyenler için iki alternatif rota var. Bayburt’ta havalimanı olmadığı için, Erzurum ya da Trabzon’a uçak ile gelmek buralardan araç ile müzeye ulaşmak mümkün. Ben Erzurum üzerinden ulaştım. Erzurum Baksı arası araç ile yaklaşık 1,5-2 saat sürmekte. Kış aylarında Erzurum’da hava şartları uçak ve araç için elverişli olmadığında, Trabzon iyi bir alternatif olabilir. Trabzon-Baksı arası araç ile yaklaşık 2,5-3 saat sürmekte. Bayburt merkeze geldiğinizde, İspir yol ayrımından içeri girip 45 km’lik dar, virajlı ama bir o kadarda keyifli bir yolculukla Bayburt’un son köyüne, yolun bittiği noktaya “Baksı Köyüne” ulaşıyorsunuz. Yol boyunca “Baksı Müzesi” tabelaları yerleştirilmiş durumda, kaybolmadan rahatlıkla ulaşıyorsunuz.

Orhan Veli’nin Bursa’dan İstanbul’a giderken Gemlik için söylediği “Birazdan denizi göreceksin, sakın şaşırma” sözünü burası içinde söyleyebilirim. Bayburt-Baksı arası 45 km’lik yolun sonuna doğru bir tepe üzerine konumlanmış müzeyi ve mimarisini ilk kez gördüğümde aklımdan geçen Orhan Veli’nin yukardaki sözleri oldu. Müzenin mimari tasarımında ve uygulamasında Türkiye’nin en önemli mimarlarından Sinan Genim’in imzası var. Bu bile başlı başına burayı görmek için iyi bir neden.

Müzenin bu tepe üzerinde kurulmasının önemli ve duygusal bir nedeni var elbette. Prof. Dr. Hüsamettin Koçan bu köyde doğmuş, babası hocamız henüz küçükken çalışmaya gurbete gidermiş. Baba özlemiyle dolu olan küçük yaştaki Hüsamettin Koçan, Bayburt’tan köye gelen yolu en iyi gören bu tepeye gelir, babasının yolunu gözlermiş, her gelen yayayı babası sanarak. Müze bahçesinde sizi karşılayan Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın yaptığı kırmızı ve siyah renklerde metal insan heykelleri bu hikayeye bir gönderme. Kırmızı olan gurbete giden, siyah onun yolunu gözleyen. Gurbete giden kırmızı adam, yeni yerler görmekte, yeni yaşamlarla ve kültürlerle tanışarak, değişmiş olarak dönüyor. Yol gözleyen siyah adam, hasretle ve özlemle beklemekte, aynı kalmaktadır.

Bu köyde doğan ve eğitiminin belirli kısmını burada tamamlayan Pof. Dr. Hüsamettin Koçan köyün ilk üniversite mezunu. Müzenin sayfasında yazdığı gibi, doğduğu topraklara yaşam birikimini taşıma çabasının bir sonucu olarak burada bir müze kurma fikri 2000 yılında filizlenmeye başlamış. Daha sonra bir vakıf kurarak, Devlet’ten herhangi bir parasal yardım almadan, kişisel birikimi, çabası ve sanatçı dostlarının desteği ile müze fikri hayata geçirilmiş ve 2010 yılında müze açılmış.

İlgili ve meraklılarının daha önceden duyduğu ve bildiği Baksı müzesinin, geniş çevrelerce bilinmesini sağlayan gelişme 2014 yılında yaşandı. Bu tarihte Baksı müzesi, Avrupa Parlamenterler Meclisi tarafından verilen “2014 yılı Avrupa Konseyi Müze Ödülünü” 22 ülkeden 37 müzeyi geride bırakarak 8 Nisan 2014 günü en iyi müze ödülünü almayı başardı.

Ödülün simgesi olan, Dünya müzelerinin peşinde olduğu, Joan Miro’nun bronz heykelciği 1 yıl boyunca Türkiye’nin en küçük ilinde, yolun bittiği son noktada bir dağ başında Baksı müzesinde sergilendi.

Bugün müzeyi artık yılda 15-20 bin arası kişi ziyaret ediyor. Sadece yurt içinden değil, yurtdışından bir çok ziyaretçi geliyor. Yaklaşık 10 tur şirketi kültür turları kapsamında Baksı müzesini programlarına almış durumdalar. (En önemlileri Fest Travel, Sacred7 Travel) Müze kompleksi bünyesinde konaklama yapmak isteyenler için 26 odalı, 52 kişi konaklama kapasiteli konuk odaları mevcut. Son derece sade ve şık döşenmiş odalar, sonsuz bir boşlukta, nefes kesen bir manzaraya uyanmak isteyenleri bekliyor.

Konaklama yapanların %25’ni yurtdışından gelenler oluşturuyor. Konaklama yapılan yerin hemen yanında, Çoruh nehri manzaralı kafe ve restoran dinlenmek ve yöresel lezzetler tatmak için son derece uygun.

Müzede neler var;

  • Sergi salonları
  • 150 kişilik konferans salonu (Volvo S90 modelinin basın lansmanı müzede gerçekleşmiş)
  • 10.000 adet yayına sahip kütüphane,
  • Köylü kadınların ehram dokuduğu ve çeşitli çalışmaların yapıldığı atölyeler
  • Tasarım ürünler ve müze yayınlarından çıkan kitapların satıldığı müze mağazası
  • Çağdaş ve geleneksel sanat eserlerinin sergilendiği depo müze
  • Konuk odaları, kafe, restoran
  • Konserlerin düzenlendiği 500 kişilik amfi tiyatro (bugüne kadar, Bülent Ortaçgil, Erkan Oğur, İsmail Hakkı Demircioğlu, Erdal Erzincan konserleri)

Kuruluş aşamasından günümüze ev sahipliği yaptığı sergiler;

  • Şaman Güncesi
  • Gelenek ve Sanat
  • Mesafe ve Temas
  • Miro’ya Açılan Heykelli Yol
  • On
  • Ayağımdaki Diken
  • Toprak

Ziyaret ettiğim tarihlerde, Baksı müzesinde “Toprak” sergisini görme şansına sahip oldum. Küratörlüğünü ülkemizin en önemli sanat galerilerinden Galeri Nev’in kurucularından Haldun Dostoğlu’nun yaptığı, Dünya çapında tanınmış seramik sanatçımız Alev Ebüzziya’nın modern seramik çalışmaları ile geleneksel Baksı çömleklerini yan yana görmek alışılmış müze kavramının dışında, özgün ve kendi dilini yaratmayı başarmış bir yerde olduğunuzu anlıyorsunuz.

Alev Ebüzziya’nın büyüleyici ve havada süzülüyormuş hissi yaratan çalışmalarına dair, Amerikalı yazar Garth Clark şöyle diyor; “Alev’in çanakları, tıpkı sanatçının kendisi gibi doğuştan zarif, içten ve ilk bakışta anlaşılmasa da derin bir şekilde tutkuludurlar.”

Bu özel koleksiyonu büyük bir tutkuyla oluşturan ve görmemize neden olan koleksiyoner Kemal Servi’yi ayrıca kutlamak gerekir.

Depo Müze hayranlıkla gezilen ana binadan bağımsız bir bölüm olarak sonradan müzeye eklenmiş. Müze mağazanın hemen yanından giriliyor. Müzenin kuruluş aşamasında, sanatçı dostları tarafından bağışlanmış resimler, heykeller, seramiklerle dolu. Türkiye’nin en önemli sanatçılarının eserlerini yakından görüyorsunuz.

Çağdaş sanat eserlerinin yanı sıra Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın kendi koleksiyonundan halk resimleri, yazı resimler, cam altı resim sanatının güzel örnekleri, taş baskılar, şifa tasları, alemler, yöresel ehramlar, çömlek ve seramikler görülmeye değer. Müzeyi gezerken, köy muhtarı Nabi Akçelik’in hikaye tadında, şiveli anlatımı da geziyi ayrıca renklendiriyor.

Baksı müzesi, kurulduğu yer, mimarisi, çağdaş sanat ile gelenekseli aynı potada eritme başarısı, merkez-çevre tartışmalarına verdiği yanıtla, yöreye ve özellikle yöre kadınlarına yaptığı katkıyla, benim için bugüne kadar yurtiçinde ve yurtdışında gördüğüm tüm müzelerden bir adım öne çıkmayı başarmış durumda. Dönüş yolunda müze bahçesindeki kırmızı ve siyah adam heykellerini yeniden düşündüm, galiba siyah gittim, kırmızı dönüyorum.

Yolunuz düşerse diyemeyeceğim, çünkü yolunuzun düşmeyeceği bir yerde, ama siz bir gün yolunuzu buraya çevirin ve bu mucizeye tanıklık edin. Gitmeden önce Şubat 2018’de Doğan Kitaplarından yayınlanan Aslıhan Lodi’nin söyleşi kitabı “Bir Dağda Mucize Yaratan Ressam: Hüsamettin Koçan” kitabını okuyarak gitmenizi öneririm.

Burada son sözü “Baksı, Bir Boşluğa İşaret Bırakmak” kitabını yazan Emre Zeytinoğlu’na bırakmak istiyorum. Emre Hoca kitabında şöyle diyor;

“İşin gerçeği, Baksı müzesi ne salt köylülerin ne de kentlilerin müzesidir, köylüye ne kadar uzak ve yabancı ise kentliye de o kadar uzak ve yabancıdır. Pratik konumu zaten bunu zorunlu kılmaktadır. O müze yalnızca kendisine doğru bir yolculuğa çıkanların ve aynı zamanda da geçip gidenlerin müzesidir.