MİTOLOJİNİN GÖLGESİNDE “ASSOS”
“Zamanın Durduğu Yer”
Hepimiz büyük şehirlerin kaotik ortamından kaçmak için önümüze çıkan ilk fırsatı değerlendirmek istiyoruz. Bu fırsatı yakalayanlar için “Assos” çok özel bir coğrafya. Sadece yazın değil, kışında rahatlıkla gidilebilecek bir yer. Assos, yılın büyük bir bölümünde hüküm süren ılıman iklimi, on iki ay ziyaretçilerine her türlü imkanı sunan otelleri ve lokantaları ile ülkemizin en özel tarih, kültür ve tatil cennetlerinden birisidir.
Assos
İzmir, Balıkesir üzerinden Assos’a gelenler, Küçükkuyu’dan sonra Ege’nin dantel gibi işlenmiş kıyıları boyunca, asırlık zeytin ağaçları arasından geçen keyifli bir yolculukla ulaşıyorlar. Çanakkale üzerinden gelenler için biraz yolu uzatmak pahasına önerim, Ezine, Geyikli hattından giderek “Alexandreia Troas” a uğrayarak Assos’a gelmeleri, vakti kısıtlı olanlar Ayvacık çıkışından yeni açılan yoldan daha kısa sürede ulaşabilirler.
ASSOS’UN ÖNEMİ:
Antik çağda “Troas” olarak adlandırılan bölgenin Troya’dan sonra ikinci en ünlü kenti “Assos” dur. Homeros, Troya savaşını anlattığı kitabı İlyada’da şöyle yazar “Erlerin başbuğu Agamemnon öldürdü Elatos’u, Elatos güzel akan Satnioeis ırmağı kıyısında sarp Pedasos’ta otururdu.” Homeros, bugün Tuzla Çayı (Satnioeis) kıyısında gerçekten kayalıklar üzerinde kurulmuş Assos’u, Pedasos ile özdeşleştirmektedir.
Tarihçiler Assos’un M.Ö. 7. yüzyılda Lesbos’un (Midilli) Methymna kentindeki Aioller tarafından kurulduğunu yazmaktadırlar.
ARİSTO’NUN AYAK İZLERİ;
Rivayet odur ki; Assos kralı Hermias’ın kız kardeşi Pythias’ın güzelliği dillere destandır. Pythias’ı bir kez görenler onu bir daha unutamazlar. Ünlü düşünür Aristoteles, Kral Hermias’ın okul arkadaşıdır. Hermias, bir gün Aristo’yu Assos’a davet eder. Pythias’ı gören Aristo, aşık olur ve yemeden, içmeden kesilir. Bunun üzerine Kral, Assos’da bir okul açtığı takdirde kız kardeşi ile evlenmesine izin vereceğini söyler. Ve efsane mutlu sonla biter, Aristo ile Pythias evlenir ve felsefe okulu kurulur.
Kimi kaynaklar ise Aristo’nun Assos seyahatini hocası Platon’un ünlü eseri “Devlet” i hayata geçirme esasına dayandırır. İster güzeller güzeli Pythias’ın aşkı, isterse hocası Platon’un ütopik devleti, Aristo bu toprakların eniştesidir.
Söylenen o ki, Aristo’nun ruhu hala Assos’un tepelerinde en çetrefilli felsefe problemlerini çözmeye uğraşmaktadır.
ASSOS (BEHRAMKALE) GEZİ REHBERİ
Kadırga Koyu
Kadırga Koyu;
Küçükkuyu üzerinden gelirseniz ilk göreceğiniz ve mutlaka uğrayın diyeceğim yer “Kadırga koyu”. Assos antik kent merkezine yaklaşık 3 km uzaklıktaki Kadırga koyu, tarihte de önemli bir yer. Yıllarca Osmanlı donanmalarının bakımının yapıldığı yer olarak hizmet vermiş. Adını da Osmanlının meşhur Kadırga gemilerinden almış.
Gidenlerin bileceği üzere, Assos antik liman sahilinde kum yok. Kumsal keyfinizi burada giderebilirsiniz. Çok uzun ve oldukça geniş kumsalı ile Kadırga koyu, aynı zamanda yan yana sıralanmış küçük otel, pansiyon ve restoranlar ile de birçok ihtiyacınıza cevap verecek nitelikte bir yer.
Assos (Behramkale) Merkez;
Kaçıncı gelişim, bilmiyorum. Her gelişimde bir yanım Assos’da, bir yanım Behramkale’de kalır. Belki de Araf’ta kalmak en iyisi. Kent hem denize hem karaya hakim bir tepede kurulmuş. Osmanlı zamanına kadar deniz tarafında süren hayat, sonra kara tarafına doğru gelişim göstermiş ve böylece Behramkale köyü doğmuş.
Köyün surlar içinde kalan bölümüne 1980’li yıllarda koruma amaçlı yapılaşma yasağı getiriliyor. Mevcut binalar aslına sadık kalarak onarılıyor bazıları birbirinden güzel şık butik otellere dönüşüyor. Daracık yolları, parke taşlı Arnavut kaldırımları, mimarisi ile zamanın durduğu bir coğrafyada, taştan bir dünyada, Aristo’nun ayak izlerini takip ederek geziyorsunuz.
Assos, Türkiye’nin en çarpıcı köylerinden biri. O taş binaları görünce Orta çağdan beri hiç değişmemiş hissi uyandıran yarı ürpertici yarı büyüleyici bir yer.
Behramkale merkezde ve antik liman civarında birçok konaklama alternatifi yer alıyor. Assosyal butik otel, Biber evi, Joyinn, Assos Nar Konak, Behram Otel, Nazlıhan, Kervansaray otel, Assos otel bunlara birkaç örnek. Ayrıca Sokakağzı, Sazlı, Sivrice ve Kadırga koyunda da birçok konaklama alternatifi yer alıyor.
Sağlı sollu satıcıların bulunduğu yokuşu yavaş yavaş tırmanmaya devam edelim, vaktiniz uygunsa bunu özellikle gün batımına denk getirmeye çalışın, yolun sonu bizi Akropolün en yüksek yerine, “Athena Tapınağı”na ulaştıracak.
Assos bir liman şehri olmakla birlikte, denizden 238 metre yükseklikte sarp bir kayalık üzerinde kurulmuş. Kente deniz tarafından oldukça dik bir yokuşla ulaşılmaktadır. Bu yolu yaya tırmananlar “Ölüm hükmünü daha çabuk vermek istiyorsan Assos’a git.” diyen müzisyen Stratonikos’ hak vereceklerdir.
Athena Tapınağı;
Athena Tapınağı
Yazının başlığı “Mitolojinin gölgesinde Assos” olduğuna göre Athena’nın doğumu ile ilgili bir hikaye anlatmak isterim. Tanrılar tanrısı Zeus’un ilk karısı Metis hamiledir. Zeus, doğacak çocuğun erkek olmasından ve kendisini devirmesinden korkarak Metis’i yutar. Athena anasının karnında değil, babasının kafasında büyümektedir. Kafası iyice şişen Zeus, ateş tanrısı Hephaistos’u çağırarak, kafasına baltayla vurmasını ister. Zeus’un buyruğuna uyan Hephaistos, söyleneni yapar. Zeus’un yarılan kafasından güzel bir kız dans ederek çıkar. İşte o Athena’dır.
Athena Ege’nin en önemli tanrıçasıdır. Assos’un da koruyucusu olarak kabul ediliyor ve en yüksek noktaya, M.Ö. 540-530 tarihleri arasında görkemli bir tapınak inşa ediliyor.
Athena tapınağının en önemli özelliği, Anadolu’da bilinen en eski ve tek “Dor” tapınağı olmasıdır. Üzücü olan şudur ki, 1838 yılında yapılan ilk kazılarda çıkartılan mimari bloklar Fransa’daki Louvre müzesine götürülmüş. 1881-1883 yıllarında kazıyı Amerikan Arkeoloji Enstitüsü yapmış ve çıkan tarihi bulguların önemli bir kısmı şu an Boston Fine Arts müzesinde sergilenmektedir.
Hüdavendigar Cami;
Athena tapınağının da yer aldığı Akropolis’in kuzey eteğine doğru gittiğinizde, kayalık bir terasa oturan erken dönem Osmanlı camisini göreceksiniz. 14.yy da Murat Hüdavendigar döneminde yapılan caminin kendisinden önceki bir yapının temelleri üzerinde kurulduğu düşünülmektedir.
Ziyaret etmenizi öneririm, çünkü buranın en önemli özelliği, Anadolu’da bilinen ilk alçı mihraptan birine sahip oluşu ve içerde duvar yüzlerine çizilmiş gemi resimleri bulunmasıdır.
Camiden çıkıp aşağıya doğru taş merdivenleri takip ederek antik kentin kalıntılarına doğru keyifli bir geziye devam edelim. Böyle bir geziye çıkmadan önce elinizde Assos’u tanıtan küçük bir kitap olmasını şiddetle tavsiye ederim.
Antik Kalıntılar;
M.Ö. II binden bugüne kesintisiz iskan görmüş Assos, surları, akropolisi, agorası, gymnasionu, tiyatrosu, nekropolisi ve antik limanı ile tarih boyunca önemini hep korumuş.
Antik kenti gezmeye başladığınızda göreceğiniz en önemli yerlerin başında “Agora” gelmektedir. Her eskiçağ kentinde olduğu gibi Assos’da da agora kentin kalbidir. Helenistik çağın sonlarında yapılan agoraya aslında bir külliye demek daha doğru. Batı yanında bir küçük tapınak, doğu yanında ise şehir meclisi “Bouleuterion” bulunmaktadır. Güneyinde bir hamam göreceksiniz. Agoranın kuzey ve güneyi iki ince uzun yapı “Stoa” ile sınırlanmıştır.
Agoranın batı kapısından aşağı inen taş döşeli yol sizi önce hamamlara, oradan da tiyatroya ulaştıracaktır. Yüzünü denize ve Lesbos adasına dönmüş olan tiyatro doğal bir kaya oyuğuna inşa edilmiş. Göreceğiniz tiyatro gerek yapım tekniği gerekse planı ile bir Roma çağı tiyatrosudur. Tiyatroyu ilginç kılan bir diğer ayrıntıda, oturma sıraları üzerinde tespit edilen 4 ayrı yazıdır. Bu yazılara göre oturma sıraları demirciler, dericiler, taş işletmecileri gibi meslek gruplarına göre ayrılmış olmasıdır.
Antik kenti gezerken şaşırtıcı bir diğer yer “Nekropol” alanıdır. Ölülerin gömüldüğü bu alan batı kapısı önünden başlayarak zemini taş döşeli ortaya çıkarılan 200 metrelik caddenin sağında ve solunda yer almaktadır. Arkaik çağ mezarları, lahit tipi gömülerin yer aldığı klasik çağ mezarları, küp şeklinde Helenistik çağ mezarları, anıt şeklinde Roma dönemi mezarları olmak üzere birçok farklı dönemi bir arada görebiliyorsunuz.
Assos Akropolü’nün etrafı uzunluğu 3 km bulan surlarla çevrilidir. Prizma şeklinde kesilmiş taşlarla örülü surlar, göz alıcı işçiliği ile Helen dünyasının Anadolu’da en iyi korunmuş ve en sağlam duvar örneklerinden bir tanesidir.
Sıcaklığın sizi rahatsız etmeyeceği güzel bir günde gezme şansı bulursanız antik kente 2-3 saatinizi ayırmanızı öneririm. Kazı çalışmalarının yer yer devam ettiği burada Arkeologların eşsiz çabasına şahitlik etmek bile başlı başına güzel bir deneyim olacaktır.
Dinlenmek ve serinlemek için bir zeytin ağacının gölgesi size yetecektir. Bu bölgeden bahsederken zeytinin önemi unutulmamalıdır. Gelin antik kente yine mitolojiden kısa bir hikaye ile veda edelim.
Athena, bu şehrin tanrıçası olma hakkını Poseidon’la giriştiği yarış sonunda kazanıyor. Olimpos tanrıları bu yarışmada hakem görevi yapıyorlar. Athena ve Poseidon’dan insanlık için yararlı birer hediye isteniyor. Poseidon topraktan güçlü ve kuvvetli bir at çıkarıyor. Athena ise bir zeytin ağacı. Tanrılar zeytin ağacını insanlık adına daha yararlı bularak Athena’yı tanrıça ilan ediyorlar.
Bütün ağaçların ilki kabul edilen Zeytin ağacı böyle ortaya çıkıyor. Unutmadan, zeytin dalı aynı zamanda barışın simgesi.
Antik Liman;
Araçla köy merkezinden, antik limana doğru inerken aradaki seviye farkı karşısında şaşkınlığınızı gizleyemeyeceksiniz. Arzın merkezine seyahat gibi, taş döşeli yoldan kıvrıla kıvrıla aşağı doğru indikçe doğanın tüm güzelliğine şahitlik edeceksiniz.
Kıyıya inince küçük balıkçı barınağı bir tablo, bir sanat eseri gibi sizi karşılayacak. Otele, restorana dönüştürülmüş taş binalar, önyüzlerindeki çiçekler, ızgara balık ve anason kokusu, tahta iskeleden denize giren çocukların şen kahkahaları tüm yorgunluğunuzu almaya yetecektir.
Assos iskelesi oldukça küçük ama bir zamanlar palamut ihracatında çok önemli bir yermiş. Geçmişin palamut depoları restore edilmiş, şimdi gördüğünüz otel ve restoranlara dönüşmüş.
Assos sahilinde kumsal yok. Denize doğru uzanan tahta iskeleler kurulmuş, yemeğinizi yiyip, içkinizi içip denize de buralardan girebiliyorsunuz.
Konaklama tercihinizi köy merkezi yanı sıra liman da bulunan otellerden yana da kullanabilirsiniz. Sabah balığa çıkan küçük kayıkların pancar motoru sesi ile uyanmak, ilk iskeleden serin sulara kendinizi bırakmak, arınmak, arınmak….
Öylesine bir görüp gideyim diyenlerden değilseniz, kopamayacağınız, hep gelmek isteyeceğiniz, zamanı unutup, tarih, mitoloji ve doğayla baş başa kalacağınız bir yerdesiniz.
Çok güzel bir gezinti oldu teşekkürler😊
Çok teşekkürler Tamer.
Behramkale’den Assos’a yürüyerek inerken ki keyfim hala aklımdadır, manzara, girişin sevimliliği şahaneydi. Antik kentle ilgili pek bilgim yoktu, keyifli bir paylaşım olmuş, teşekkürler…