SARAYBOSNA/SARAJEVO
İyimserliğin ve hoşgörünün başkenti; SARAYBOSNA
Günün hangi saatinde ve hangi yükseklikten Saraybosna’ya bakarsanız bakın, tesadüfen aynı şeyi düşünürsünüz. O bir şehir, şehir ki baki kalan ve ölen, aynı zamanda çoğalan ve biçim değiştiren.
İvo Andric (Bosna doğumlu, 1961 Nobel Edebiyat ödülü sahibi)
Bosna-Hersek’in başkenti olan Saraybosna caddelerinde gezerken, farklı dinler ve medeniyetler arasındaki mimari, edebiyat, müzik ve geleneklerin olağanüstü ve benzersiz bir şekilde yaratıcı etkileşimini görüyorsunuz. 1461-1878 yılları arasında 417 yıl Osmanlı İmparatorluğu, 1878-1918 yılları arasında 40 yıl Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yönetiminde kalmış. Arada Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı yönetimine geçen ülke, bağımsızlığını ilan ettiği 1992’ye kadar Yugoslavya toprakları içerisinde yer almış. Saraybosna’daki bu çok kültürlülük ziyaretçilerine Avrupa’nın en görkemli, en güzel ve en çeşitli manzaralarını sunuyor.
Saraybosna’da kültür geçmişin bir parçası değil, günlük yaşamın bir parçası ve bunu kafelerde, meydanlarda, şarkılarında, danslarında ve her yerde görebiliyorsunuz. 1992-1995 yılları arasında yaşadıkları tüm sıkıntılara ve yıkımlara rağmen, iyimserlik, misafirperverlik ve gurur Saraybosna halkının en önemli nitelikleri olmaya devam ediyor.
Dünyadaki dört dine ait mabet den her birini burada görmek mümkün. Dünya basınının sık sık Saraybosna’yı Avrupa Kudüs’ü olarak ifade etmesi şaşırtıcı değil.
Zamanda Yolculuk;
Bugünkü Saraybosna’nın etrafında Neolitik döneme ait insan yerleşimlerinin izlerini taşıyan birçok kalıntı bulunmuş. Ben bu yazıda biraz daha yakın tarihten, Osmanlı dönemi izlerini takip ederek şehri gezmek istiyorum.
Saraybosna’nın 1462 yılında Bosna Sancak Beyi İsa Bey İshakovic tarafından kurulduğu düşünülmektedir. Bugünkü Saraybosna’nın bilinen eski ismi Vrhbosna’dır. Saraybosna ismini Osmanlı İmparatorluğu döneminde almıştır. Boşnakça “Sarajevo” denilen Saraybosna, Saraj ve Evo kelimelerinden oluşmaktadır. Saraj “Saray”, Evo ise “Ova” yani Sarajevo “Saray Ovası” anlamına gelmektedir.
1878 yılına geldiğimizde özerklik kazanması beklenen Bosna Hersek, Berlin Barış Kongresi’ndeki büyük güçlerin isteğiyle Avusturya-Macaristan yönetimine bırakılır. Çeşitli direnişlere rağmen ülke işgal edilir ve 40 yıl sürecek yeni bir dönem başlar.
Avrupa’ya düşen gök gürültüsü; SARAYBOSNA SUİKASTI
Tarih 28 Haziran 1914 Pazar günü, saat 01:15, Dünya’da dengeleri değiştirecek bir siyasi cinayet işlenir. Kaderin cilvesine bakın ki, Osmanlı İmparatorluğunun yıkılması ile sonuçlanan, I. Dünya savaşının başlamasına neden olan yer Saraybosna’dır.
Avusturya Arşidükü Franz Ferdinand Bosna’daki silahlı kuvvetlerin denetiminden sorumlu müfettiş olarak bölgeye gelir. Eşi Prenses Sophie ile Latin köprüsü üzerinden geçerken, Sırp milliyetçisi “Siyah El” örgütüne mensup Gavrilo Princip ve arkadaşlarının düzenlediği suikast sonucu öldürülürler.
Bu suikast neden olarak gösterilir ve Avusturya-Macaristan, Sırbistan’a savaş açar, karşılıklı müttefiklerin devreye girmesiyle olaylar gelişir ve I.Dünya savaşı başlamış olur. Böylelikle Dünya gündemine bir daha hiç çıkmayacak şekilde Saraybosna girmiş olur.
SARAYBOSNA’DA NERELERİ GEZELİM;
Buluşma noktası; SEBİL
Saraybosna’yı gezmeye şehrin kalbi diyebileceğimiz bir noktadan, “Sebil” den başlamak şehrin ruhunu anlamak için en ideal yer. Endülüs mimarisinin izlerini taşıyan Sebilin etrafı her zaman kalabalık, buluşmalar için herkesin bulabileceği kritik bir nokta. Güvercinler, çocuk sesleri, gelip geçenlerle gece ve gündüz her daim yaşam dolu bir yer. Gece ışıklandırılmış halini mutlaka görün derim.
Renklerin ve kokuların çarşısı; BAŞÇARŞI (BASCARSİJA)
Sebil’den devam ettiğinizde Saraybosna’nın en önemli noktası Başçarşı’ya giriş yapıyorsunuz. Orta çağdan beri var olan Başçarşı meydanı, uzak yolların kesiştiği bir nokta ve Osmanlı döneminde Balkanların en güçlü ticaret ve zanaat merkezlerinden biri olmuş. O dönemde 80 zanaat çeşidi bulunduğu söyleniyor. Bugün de kazancıların, saraçların, demircilerin, kuyumcuların merkezi durumunda.
Başçarşı Saraybosna’nın en popüler lokasyonu olup, bugün hala dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçileri cezbetmektedir. Bir gün yolunuz düşerse sizlerin de en çok zaman geçireceği bölge burası olacaktır. Bu renkli küçük sokaklar ağı sadece küçük bir alanı kaplar, ancak yüzlerce dükkan, kafe ve restoran barındırır. Fırından yeni çıkmış etli burek (kıymalı börek) kokuları mola ihtiyacınızı size hatırlatacaktır.
Alışveriş yapmak isteyenler için meşhur Saraybosna kuyumcuları ve geleneksel el sanatlarının birçok ustasının bulunduğu merkez burası. Renkli dükkan vitrinleri her anlamda doğunun egzotik ruhunu tam anlamıyla yansıtıyor.
Başçarşı’da gezerken görülecek yerler arasında, Bosna Hersek’in en önemli İslami yapısı “Bey Cami” burada yer alıyor. Gezi sırasında Kurşunlu Medrese, Gazi Hüsrev Bey Hamamı, Saat Kulesi, Kolobara ve Morica Hanı görülebilir. Özellikle Morica Han’da bir Turska kahva (Türk Kahvesi) molası verebilirsiniz.
Ticaretin Kalbi; BEDESTENLER
Osmanlı döneminde şehirlerin büyüklüğünü ve ticari önemini inşa edilen Bedestenler belirlermiş. Saraybosna’da o dönemde inşa edilen 3 bedestenden 2 tanesi Rüstem Paşa’nın Brusa (Bursa) Bedesteni ve Gazi Hüsrev Bey Bedesteni günümüze kadar gelmiş. Brusa Bedesteninde Saraybosna Müzesi koleksiyonlarını görebiliyorsunuz. 1540 yılında inşa edilen Gazi Hüsrev Bey Bedesteni halen ticaret ve zanaat merkezidir.
Miljacka Nehrinin İncileri; SARAYBOSNA KÖPRÜLERİ
Saraybosna’nın ortasından geçen Miljacka nehri şehri ortadan ikiye bölmüştür. 7 adet eski Saraybosna köprüsünden üç tanesi tüm görkemi ile ayakta kalmış ve halen kullanılmaktadır. 1540 yılında inşa edilen Şehir Kahyası Köprüsü (Sehercehajina Köprüsü) bunlardan en önemlilerindendir.
Bu köprünün yanında bulunan İnat Kuca (İnat Evi) bugün Saraybosna’nın en güzel lokantalarından birisidir. İnat Kuca hikayesi ile de meşhurdur. Saraybosna, Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna geçince, Miljacka nehrinin yanına bir belediye binası inşa edilmek istenir. Benderija adlı bir vatandaş arsasını vermek istemez. İnat eden bu adamı ikna etmek uzun sürer ve sonunda evinin nehrin karşı kıyısına, köprünün yanına taşınmasına razı olur. O günden beri ev İnat Kuca (İnat Evi) olarak anılmaya başlanmış.
Latin Köprüsü, dünya çapında bilinen bir köprüdür. I.Dünya savaşını başlatan olay olarak bilinen Arşidük Ferdinand suikastı bu köprü üzerinde gerçekleşmiş. Her zaman ziyaretçileri olan bu köprünün yanındaki müze de görülmeye değer bir yer.
Keçi köprüsü, 42 metre uzunluğu ve taş işçiliği ile Bosna-Hersek’in en güzel köprüsü kabul edilmektedir.
Şehrin en güzel manzara noktası; SARI TABYA (ZUTA TABIJA)
Jokovac’taki Sarı tabya ya da Sarı hisar, Vratnik Kalesi’nin surlarının bir bölümüdür. En güzel şehir fotoğraflarının çekildiği yer olan burası, Saraybosna’yı ziyaret edenlerin en beğendiği yerlerin başında geliyor. Akşam gün batımı gelirseniz çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.
Batı mimarisinin başlangıcı; FERHADİYE CADDESİ
Saraybosna’yı ziyaret edenlerde etki bırakan, Doğu ile Orta Avrupa Saraybosna’sını ayıran ve aynı zamanda birleştiren en önemli yerlerden birisi de Ferhadiye caddesidir. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu zamanında yapılan görkemli hükümet, kültür ve eğitim binaları bu bölgeye inşa edilmiş. Gezerken mimari farklılıklardan dönemleri ayırt etmek kolaylaşıyor.
Bu cadde gençlerin en çok rağbet ettiği yer, birçok kafe ve restoran yanında markalı ürünler satan mağazaları ile de tam bir alışveriş bölgesi. Dinlenmek, mola vermek için uygun bir caddedesiniz. Rahatlook Cafe mola vermek için iyi bir seçenek.
Ferhadiye caddesi ile Mareşal Tito Bulvarının kesişme noktasında II.Dünya savaşında hayatını kaybedenler anısına inşa edilen “Sönmeyen Ateş” (Vjecna Vatra) anıtı bulunuyor. 1992-1995 Bosna savaşı dışında hiç sönmemiş.
Avrupa’nın Kudüs’ü; SARAYBOSNA
Avrupa’nın Kudüs’ü benzetmesini hakeden Saraybosna’da, görülmesi gereken Kilise ve Sinagoglar bulunmaktadır. Yaşanan tüm trajediye rağmen hoşgörü kültürü yeniden galip gelmiştir.
En önemlilerinden biri Saraybosna Katedralidir. Vrhbosna Başpiskoposluğu’nun en önemli kilisesi olan Saraybosna’daki Katedral Hz. İsa’ya adanmış. 1889 yılında gotik tarzda inşa edilmiş Katedralin dışı kadar içi de görülmeye değer.
Bunun dışında vaktinizin bolluğuna göre, Eski Ortodoks Kilisesi (Aziz Arhangel Mihail ve Gavril’in Kilisesi), Cemaat Kilisesi (Yeni Ortodoks Kilisesi), Aziz Josip Kilisesi, Eski ve Yeni Yahudi Tapınağı, Aşkenazi Sinagogu görülebilir.
Yeryüzündeki Cennet; VRELO BOSNE
Benim şimdiye kadar, yurt içi-yurt dışı, görüp etkilendiğim en güzel milli parklardan birisi, Vrelo Bosne oldu diyebilirim. Saraybosna’nın yaklaşık 15 km dışında Ilıca (Ilidza) bölgesindeki bu park, yemyeşil doğası, içinden geçen akarsuyu, yakınlarındaki roma köprüsü, kafeleri ile en az 3-5 saat zaman geçirmek için yeryüzündeki cennet gibi bir yer. Giderseniz göreceksiniz, Bosna’nın kalbi demeleri boşuna değilmiş.
Kuğuların, sincapların adeta oyun alanı. Yürüyüş yolları, türlü ağaçlar, endemik bitkiler ile yerli yabancı gezginlerin en çok ziyaret ettikleri alanlardan birisi burası. Burada huzur bulamayan, huzursuzluğu içinde götürmüş olabilir.
Ulaşım için taksi ile gitmenizi öneririm. Üzerinde kırmızı Crveni yazan taksileri tercih edebilirsiniz.
Acının canlı tarihi; TÜNEL
Bosna savaşının kaderini değiştiren ve kuşatma altında silah ve insani ihtiyaçların karşılanmasını sağlayan tünel, Saraybosna ziyaretinizde mutlaka görmeniz gereken bir yer. Savaşın tüm acımasızlığını gözyaşları arasında görebilirsiniz.
Kuşatmanın en şiddetli zamanında, Saraybosna havalimanı ile Butmir bölgesinde Kolar ailesine ait evin altından bir tünel kazılmasına karar verilir. 800 metre uzunluğunda, 1 metre genişliğinde ve 160 cm yüksekliğindeki tünel, 4 ay 4 gün süren yoğun bir çalışmayla Temmuz 1993 de açılır.
Belki de Saraybosna’nın savaştan kurtulması bu tünel sayesinde olmuştur desem abartmış olmam. Şu an ilk 20 metresi ziyarete açık ve savaşın korkunçluğunu gösteren mermi izleri evin her tarafında görülebiliyor.
SARAYBOSNA’DA NE YİYELİM;
Saraybosna mutfağı çok kültürlü ve katmanlı geçmişini yansıtan birçok lezzetli yemeği içinde barındırıyor. Orta çağ boyunca Dubrovnik ve Venedik tüccarlarının getirdiği Akdeniz mutfağı, Türklerin getirdiği doğu mutfağı, Avusturya, Macaristan, Alman, Hırvat, Sırp, Sloven, Makedon ve başka mutfaklar. Bugün orijinal Bosna mutfağından kastedilen, en uzun süreyle etkisi altında kaldığı Türk mutfağıdır.
En aranan Bosna yemeği, aynı zamanda da en ünlü Bosna markası “Cevapi” dedikleri bizim İnegöl köftemizdir. Unutmayalım ki, ülkemize köfte kültürü Balkanlardan gelmiştir. Pita dedikleri ekmek ve soğanla servis edilen cevapi oldukça lezzetli, doyurucu ve ucuz bir yemektir. Daha büyük ve yassı olan köfteleri “Pleskavica” yı üzerine Kajmak(Kaymak) koydurarak isteyin.
Sebilin yanında bulunan eski Galatasaray’lı futbolcu Hodzic’in sahibi olduğu Cevabdzinica Hodzic ya da Cevabdzinica Zeljo’da yiyebilirsiniz.
Kokusuyla Başçarşı’yı saran “Börek” kültürü “Bosna Hersek’de börek yoksa, yemek de yoktur” atasözüyle iyice anlaşılmaktadır. Börek burada tamı tamına 600 yıllık bir gelenek ve neredeyse malzemesiyle, pişirilme yöntemiyle hiç değişmemiş. Saraybosna halkı için börek, etli börek dedikleri kıymalı yapılanıdır. Benim için de bu kural geçerlidir. Ama isteyenler için peynirli, patatesli, ıspanaklı da mevcut.
Burekgdzinica Sac, Burekgdzinica Bosna, ASDZ Burekgdzinica benim favori börekçilerim. Burada börek yedikten sonra, ülkemizin her yerinde açılan Boşnak Börekçilerine rağbet etmeyeceksiniz.
İnat Kuca’nın hikayesinden yukarıda bahsetmiştim. Oldukça otantik ve yerel lezzetleri tadabileceğiniz bu restoranda, açılışı Begova (Bey) çorbası ile yapmanızı öneririm. Bosanski Lonac dedikleri et ve sebzelerle pişirilen ve özel seramik kaplarda gelen yemeklerinin tadı gerçekten enfesti. Soğan, lahana ve yaprak sarmaları denmeye değer diğer seçenekler.
Morica Han içerisinde yer alan Damla Restoran yine Saraybosna’nın eski lezzet duraklarından birisi.
Mezedluk dedikleri meze seçenekleri arasında, kırmızı biber ve patlıcanla yapılan Ajvar, tuzlu kaymak, isli peynir ve benim en sevdiğim, isli kuru etleri tercih edilebilir. İçki olarak, yüksek alkol oranı ile birçok meyveden yapılan “Rakija” ya da yöre şaraplarından Blatina ve Vranac mutlaka denenmeli.
Avrupa mutfağından lezzetler denemek isteyenler için Türk Büyükelçiliği binamızın yan sokağında bulunan Vinoteka adlı restoran ortamı ve yemekleri ile beni son derece mutlu etmeye yetmişti.
Saraybosna bira fabrikası (Sarajevska Pivara) gezinizin bir akşamında mutlaka gitmeniz gereken bir yer. 1864 yılında kurulan bira fabrikası bugün 400 kişi kapasiteli aynı zamanda şık bir restoran olarak da hizmet veriyor. İsterseniz sadece bira içip eğlenmeye gidin, isterseniz bir akşam yemeğiniz için burayı tercih edin, pişman olmayacaksınız.
Seyahatim sırasında Booking.com üzerinden bulduğum eski kent merkezindeki Hotel Michele, birçok yere yürüyüş mesafesinde, geniş ve rahat odaları, güler yüzlü sahibesi ve nefis kahvaltıları ile gideceklere önerebileceğim bir yer.
Saraybosna yazımı bir büyük insandan, kişiliğine ve mücadele azmine hayran olduğum, Alija (Aliya) İzetbegovic’den bahsetmeden bitirmek istemem. Ömrünü davası uğruna geçirmiş, bağımsız Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegovic, üst düzey de bir entelektüel, cesur ve gözüpek bir eylem adamı, siyasetçi ve düşünür kimliğiyle yeni bir lider tipinin en önemli öncüsüydü.
2003 yılında vefat ettiğinde vasiyeti gereği, Bosna savaşında şehit olanların yanına, Saraybosna’nın merkezi yerinde bulunan “Kovaçi” şehit mezarlığına defnedilir. Eğer giderseniz göreceksiniz, tamda yukarıda bahsetmek istediğim, kişiliğine uygun mütevazi bir anıt mezarı sizleri karşılayacaktır.
Mezarlığa çok yakın bir noktada bulunan Alija Izetbegovic Muzej (Müzesi) mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer. Bu müzede aynı zamanda birçok tarihi olaya da şahitlik edeceksiniz. Ruhun şad olsun büyük insan.
Son söz;
Bu yazı uzun zaman savaş ve yıkımla anılan Saraybosna’nın unutulmuş güzelliklerini, tarihsel değerlerini ve doğasının güzelliklerini ortaya koymak adına mütevazi bir çabadır. Daha büyük bir katkıyı, sizlerde ziyaret ederek sunabilirsiniz.