SİNTRA/PORTEKİZ

14. Eylül 2016 Gezi 1

Gezi ”Yorum” Yazıları-1

“Amaçsızca dolaşan herkes kaybolmuştur”

PORTEKİZ

Ülkemizdeki sıcak Temmuz ayından kaçmak ve yeni yerler görmek düştü aklımıza. Ağımıza Portekiz takıldı. Hakkında çok şey duyduğum ülke ile ilgili internette biraz araştırınca evet ya dedim, neden Portekiz olmasın. Vize işlemleri için harekete geçince Konsolosluğu’nun Ankara’da olduğunu öğrendim. İstanbul’da anlaşmaları gereği Macaristan Büyükelçiliğinden alabileceğimiz söylendi. Metro City alışveriş merkezinin yanındaki plazanın 4. Katında. Evrakları hazırlayıp, şahsen başvurumuzu yaptık, Pasaportta daha önceki Schengen vizelerinin yardımı ile kolayca aldık. Uçak bileti ve Booking.com’dan otel rezervasyonları ayarlandı ve 19 Temmuz günü THY ile 10.20’de Lizbona’a hareket. Yolculuk yaklaşık 4,5 saat sürüyor. Gerçekten THY dış hatlarda ikram açısından daha önce uçtuğum birçok havayolundan daha iyi konumda. Yemeğimizi yiyip, şaraplarımızı yudumladık, biraz gazete, dergi, kitap derken pilotun anonsu ile uyandım. Yolculuk keyifli geçti, fakat asıl çile indikten sonra, pasaport kuyruğunda bizi bekliyormuş. Sadece 2 gişe çalışıyor ve adamlarda pek yavaş. 1,5 saat sonra kontrol kapısından çıkabildik. Moral bozmak yok, tatile geldik derken yok öyle kurtuluş, şimdi de havaalanından otelimize gitmek için taksi kuyruğu. Ne demiştim moral bozmak yok.

Nihayet sıra bize geliyor ve otele doğru yolculuk. Yeni bir yer görmenin ve kuyruklardan kurtulmuş olmanın rahatlığı ile iyice koltuğa gömülüyorum. Türkiye’den geldiğimizi öğrenen şoförle, bizim ligde oynayan Portekiz’li futbolcular hakkında biraz sohbet. Gerçekten dünya iyice küçülüyor. Dünkü bir olayı yarın Dünya’nın uzak ucunda ki bir ülkede konuşabiliyorsun. Neyse geldik, taksiciye ücret olarak 9 € ödüyorum. Beklediğimin altında, sanki yol daha uzun gibiydi. Y ada bizimkiler gibi dolaştırmadı. Ne güzel taksicisi dürüst diyorum. Darısı diğerlerinin başına. Nede olsa bütçe kısıtlı, görülecek yer çok.

Kaldığımız Otel, HF Fenix Urban. Fenix Urban Portekiz’de bir oteller zinciri. Bizim kaldığımız HF Fenix Urban, şehir merkezinde, modern döşenmiş, şık bir 4 yıldızlı şehir oteli. Metro istasyonuna 150 metre mesafede. Eduardo VII parkının hemen yanında. Bizi bir kez daha yanıltmadığı için Booking.com’a şükran.

Şimdi gelin, Lizbon’un çevresinde yaptığımız gezileri öne alalım, en son Lizbon’u tanıyarak 5 günlük geziyi noktalayalım. Olabildiği kadar çok fotoğraf koyarak, geziyi renklendireceğim söz.

Gezi ”Yorum”  Yazıları-2

“Gezmek, bir zamanlar insan ve evren arasında var olan uyumu tekrar kurar.”

Anatole France

Portekiz’in Romantizmi ya da Peri Masalında 1 Gün “SİNTRA”

Kahvaltı sonrası, otel ’den metro ile Rossi tren istasyonuna gidiyoruz. Her 10 dakikada bir Lizbon’dan Sintra’ya tren var.2 kişi gidiş-dönüş 8,5 € ödeyip, biletlerimizi alıyoruz. 40 dakikalık bir tren yolculuğu sırasında, Lizbon şehir merkezini ve kenar mahalleleri geride bırakıp, orman ve yemyeşil tepelere doğru yolculuk tam bir keyif.

Sintra ve çevresi, “Sintra – Cascais” doğal parkının bir parçası. Sintra 1995 yılında UNESCO tarafından “Dünya Mirası” listesine alınmış. Bence de bunu fazlası ile hak ediyor. Ayrıca, doğal güzelliği ve sayısız tarihi binası ile UNESCO, kasabayı özel bir kategori olan “ Kültürel Peyzaj” şemsiyesi altına almış. Tüm bu özellikleri ile Sintra geçmişte ve günümüzde Avrupa Aristokrasisinin ilgi gösterdiği bir sayfiye yeri olmuş.  Lord Byron, William Beckford, Robert Southey gibi bir çok sanatçıya ilham kaynağı olmuş.

Sintra’nın Roma döneminde aya tapınma bölgelerinden biri olduğu düşünülüyor. Sintra ismi de, Romalıların ay tanrıçası “Cynthia” dan geliyormuş.

Ortaçağ’da Araplar tarafından işgal edilen bölgede bulunan kalenin kalıntıları, Mağribiler döneminin simgesi olarak varlığını hala koruyor. Kalenin ortasında yer alan cami dimdik ayakta.

İstasyondan Sintra merkeze doğru yürürken, hoş bir sürpriz bizi karşılıyor. Yol boyunca açık hava heykel sergisi. Heykellerin önünde hayli zaman geçiriyoruz. Merkeze yaklaştığımızda, önümüze Sintra oyuncak müzesi çıkıyor. Giriş 4 €, üç katlı görülmeye değer bir müze. Keyifli zaman geçirip, çocukluğumun geçtiği köylerde neden bu oyuncakların olmadığına üzülüyorum. Belki de bizim kuşak ondan çabuk büyüdü.

Şehri tanımak için, üstü açık küçük tur arabaları köşede bizi bekliyor. 5 € ödeyip, Sintra turuna başlıyoruz. Dar sokaklar, temiz ve bakımlı. Evleri, bahçeleri ve tarihi yapıları görüp aynı noktada iniyoruz.

Sintra’nın merkezine yaklaştığınızda, sizi muhteşem bir Ortaçağ sarayı karşılıyor. Bu saray iki devasa konik bacası ile görenleri kendisine hayran bırakan “Palacio Nacional de Sintra”. Öğreniyoruz ki, bu bina Portekiz’deki en iyi korunmuş “Ortaçağ Sarayı” olma özelliğine sahip. Azda olsa tarihi yapılara karşı olan hoyratlığımıza kızıyorum. Sarayı ilginç kılan bacalar kadar, bu kraliyet sarayının birçok odasını süsleyen “Azulejos” denilen, muhteşem seramik karolar. Bu karolar arasında 14 ile 18. Yüzyıllar arasında döşenmiş olanlar mevcut ve aralarında Mağribi geometrik motiflere sahip, “Mudejar Azulejos” lar var. Burası günümüzde bir müze ve konser salonu olarak kullanılıyor, ayrıca özel davet ve etkinliklere ev sahipliği yapıyormuş.

Şimdi biraz mola zamanı. Yorulduk ve daha önümüzde, Sintra’nın en tepe noktasına yerleşmiş masalsı güzelliğe sahip bir saray olan “Pena National Palace” ve kale var. Sanki biraz acıktık ve susadık. Hemen “Palacio National” ın karşısında küçük ama şık kafeler var. Manzarayı en iyi gören birine oturuyoruz. Sintra’ya özgü, tarçınlı, küçük ve yumuşak peynirli bir kek olan “Queijadas” ve tarifi 12. Yüzyıl’a uzanan, içi yumurtalı bir malzeme ile dolu hamur tatlısı “Travesseiros”u deniyoruz. İkisi de lezzetli ama birde isimlerini kolay yapsalar eyi olacak. Yanına tercihinize göre, bira ya da bir kadeh kırmızı şarap. Ben tercihimi şarapdan yana kullanıyorum. Arkasından gelen dondurmalar, güzel bir sunumla geliyor. Allah diyorum.

Yeterince dinlendikten sonra, gidiş-dönüş 4,80 € ödeyip, 434 nolu otobüs ile kaleye doğru gidiyoruz. Giriş ücreti olarak 6 € ödeyip, kaleyi gezmeye başlıyoruz. Aynı bilet ile “Pena National Palace” da gezebiliyoruz. Kale iyi korunmuş ve bakımlı. İçerisinde kazı çalışmaları devam ediyor. Muhtemelen üniversite öğrencilerinden oluşan bir grup Arkeolog’un özenli çalışmalarını seyredip, yukarıya doğru tırmanmaya geçiyoruz. İki kulesi ve ortasında ki Cami kalıntısı ile gerçekten geldiğimize pişman olmuyoruz. Hele kalenin kulelerine çıktığımızda, memnuniyetimiz katlanıyor. Aşağıda nefis bir Sintra manzarası. Evlerin ve “Palacio Nacional”ın küçük görüntüsünden ne kadar yüksek bir noktada olduğumuzu anlıyorum. İçim ürperiyor. Yükseklik korkum olmadığından, manzaradan diyorum.

Aynı bilet ile ve biraz daha yürüyerek, peri masallarında görebildiğimiz güzellikte bir yapı olan “Pena National Palace” geliyoruz. Kasabanın en tepesine yerleşmiş, masalsı güzelliğe sahip bir saray ve Sintra’nın en görülesi yapısı. Öğrendiğimiz kadarı ile, bu saray 19. Yüzyıl’da Kral Ferdinand II tarafından Lizbon’un sıcağından kaçmak için yazlık olarak inşa ettirilmiş. Saray hepsi farklı pastel renklere bürümüş, kuleler, surlar, mazgallar, kubbeler, aslanağızları ve asma köprüleri ile peri masallarında anlatılan Şatolardan beklediğiniz her şeye sahip.

Broşürden ve elimden düşürmediğim, Portekizce-Türkçe sözlük den anladığım kadarı ile yapı, Neo-Gotik, Neo-Manyeline, İslami ve Neo-Rönesans olmak üzere, farklı mimari üslupların etkisi altında. İçerisi, geç Viktoryen ve Edwardyen tarzlarında zengin bir şekilde dekore edilmiş. Zaten biliyorsunuz,  tarih de ismin Ferdinand ise hemen kral olabiliyorsun. İşte bizim bu Ferdinand II, eğitimli ve sanatsal duyarlılığı ile meşhur bir Kral’mış.  (Süpersin Ferdinand) Bu sarayı tasarlamaları için Sintra’ya birçok yetenekli mimar ve mühendis getirtmiş. Ayrıca bahçelerin çevresine ağaçsı eğrelti otlarının, dev sekoyaların, kamelyaların ve uzak diyarlardan getirilen değişik türlerde bitkilerin dikilmesini emretmiş.

Efendim uzun lafın kısası, Sintra, bir gününüzü tamamıyla doldurabilecek güzelliklere sahip, Lizbon’dan günübirlik gezmeye gelinebilecek bir yer. Kalmak isteyenler için her bütçeye ve zevke uygun konaklama seçenekleri mevcut. Daha geniş bir bütçe ile gelmek isteyenlere kasabada bulunan sayfiye evleri ve malikanelerin bir kısmı konaklama hizmeti sunuyor.

Sintra-1 Sintra-3

Sintra-2

Sintra-4

Sintra-6

Sintra-5

Sintra-8


1 thought on “SİNTRA/PORTEKİZ”

  • 1
    Heval Berk Nevruz on Eylül 14, 2016

    Çok güzel olmuş yazı için teşekkürler.

Comments are closed.